Te-Horus Töreni
- Ölü; mumyasının üstüne konan tılsımlı muskalar ve yanına zaruri olarak konan ÖLÜLER KİTABInın üstüne yazılan GEÇİŞ KELİMELERİNİN sayesinde [2] yaşayanların kendinden hariçte kalmış dünyasıyla ÖLÜNÜN KRALLIĞINI ayıran korkunç ve ürkütücü dar bölümü geçtikten sonra gerek ANUBİS gerekse HORUS tarafından elinden tutulur, eşikten geçirilerek YÜCE HAKİMİNİN huzuruna aşırılır.
Kapının eşiğini ÖPTÜKTEN sonra ÇİFTE düal ADALET’İN SALONUNA girer.
Bu salon, sonunda, çöreklenmiş bir ” Naja ” ” NECE ” ( NECE ‘F, NACİ) yılanının bir spiral, ya da “6” sayısı ve veya da “G” harfi ne benzer bir şekilde çevresini sararak koruduğu TANRININ GİZLİ İSMİNİN ALTINDA ” Harici dünyadan gelmiş oğlunu beklemekte olan değerlendirici ve yargıç IYI OLAN OSIRIS [3] ‘in oturmakta olduğu çok büyük bir odadır.
Ortada, yanında, Ölü ‘ nün kalbini tartmak için hazır bekleyen gerçek ve adalet Tanrıçası MAAT’ ın bulunduğu kocaman bir TERAZI vardır.
Öte yandan kısmen aslan, kısmen su aygırı, kısmen de timsah biçimindeki melez canavar YUTUCU “MAHV” EDİCİ AMEMAİT , suçlu bulunması halinde ölü ‘ nün kalbini yemek üzere yakınlarda çömelmiş beklemektedir.
Salonun çevresinde , Osiris’in sağında ve solunda 42 şahıs oturur. Eski Grek ve Roma’lı senatörler ya da kefen bezi gibi bol, uçuşan bir kumaşa “SETRE” ye sarınmışlardır ve ellerinde SİVRİ UÇLU KILIÇLARI vardır.
Bazıları insan başlıdır; bazılarında ise hayvan başı bulunur !…
Bu husus, bu yüce mecliste bile her üyenin mükemmel olamıyabileceğini, o mecliste bulunuyor bile olsa birtakım kusurlarının da olabileceğini vurgulayan önemli bir nokta olmasının yanı sıra farklı farklı insan özellik ve kişiliklerinin hayvan simgeleriyle de gösterilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Onlar Mısır’ın 42 eyaletine tekabül eden 42 yargıçtır.
Herbiri daha önceden “ölünün” vicdanının ve de “irfanının” değişik bir açısını incelemekle görevlendirilmişlerdir.
“Ölü” uygulamalara – ritüele başlar ve negatif itiraflar denilebilecek olan kusur ve kabahatlerini tereddüt etmeden anlatır.
… Çalmadım
… Zina yapmadım
… komşuma kötülük yapmadım
vs. şeklinde.
Bunları ve bu kişinin ferdî idrak ve kendi kendinin yüksek bir bilinç düzeyinin varlığını belirten ritüelindeki “kendinden çıkan” idrakli fazilet ifadelerini sonraki dinlerde ya da ritüellerde “yukardan gelen emirlere” , nasihatlere dönüşmüş olarak görüyoruz.
… Çalmayacaksın
… Yapmayacaksın
… Etmeyeceksin
vs. şeklinde. Buradan da “insanların” şu veya bu şekilde tarihin belli bir döneminde o kişisel sorumluluk ve bilinç, kendi kendilerinin sosyal hayattaki yerlerinin bilinç ve irfanlarının düzeylerini kaybettiklerinin ve de artık eskilerin bilinçsizce kopyalanmasının emredilmek, ya da emsal gösterilmek zorunda kalındığının da neticesi kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Bugün bu “emir” lerin dahi işe yaradığını söylemek ve dünyanın neresinde olursa olsun genelde görmek dahi pek mümkün değil hale gelmiş gözleyebildiğimiz gibi.
“Ölü” adayı teker teker her hakime döner ve onu daha önceden tanıdığını, dolayısıyla korkacak birşeyi olmadığını göstermek istercesine herbirine ismiyle hitap ederek onlarla konuşur. Yargıç ta onun tamamen saf ve temiz günah işlememiş biri olduğunu söyler.
41 tanesinin “evet” demesi Ölü’nün kabulü için yeterli olur. Bu “evet” kelimesini “Maş’Allah” olarak söyleyip söylemediklerini aktarılan yazılardan bilmiyoruz, ama 41 kere Maş’Allah deyimimizin semboliği ile karşılıklı iletişime aldığımızda bu olasılığı da not almakta şüphemiz nispeten azalıyor. 41 tanesi evet dedikten sonra 42. nin olası bir itirazı ya da hayır ı “kabul” ü engellemiyor diye bir tesbit yapabiliriz sanırım.
Bu 42 sayısı ve semboliği ile hem 4 + 2 = 6 <> mükemmel geometrik şekil denilen küp bir taşın altı yüzü hem de evreni oluşturan 4 ana unsurun, su,ateş,toprak, hava nın “düaliter bileşimlerinin sembollerinin karşılıklı iletişimlerini de tesis edebilmemiz ve birbirlerinin altında ve üstünde sürekli diyalektik rotasyon halinde olan iki karenin birleşmesinden oluşan 8 köşeli yıldız ve İbrani 8 harf değerli Het harfinin ve Üstad Hod > Hüdai’nin sembolüne ulaşmamız da zor olmayacaktır. 6 sayısının tefekkürü de bizi zaten başlangıçta bahsettiğimiz G harfine ya da karşılıklı iletişimiyle Yüce Yaradan ın gizli ismini koruyan çöreklenmiş yılan sembolüne ve Süleyman’ın Mührüne kadar da taşıyabilecektir.
Bundan sonra törende Psychostasia’ ya yani ruhun tartılmasına geçilir.
ANUBİS veya HORUS terazinin bir kefesine MAAT’ı veya onun ideogramı olan bir TÜY’ü koyarlar.
Öbür kefeye Ölü’nün kalbi konur. Psychostasia ve “ruh” deyiminden bunun somut maddi bir kalp olmadığını rahatlıkla idrak ediyoruz. Daha ziyade “gönül” dediğimiz bir “kalp” idrakinin söz konusu olduğu anlaşılıyor. “sta-sia” ise zaten “este – doğu” ilişkisini açıkça koyuyor. Kısaca “Ruhun yeni bir güneş olarak Doğu da doğmaya lâyık olup olmadığının tartısı” “Doğulu olabilme statüsünün tesbiti” diyebileceğimiz bir sembolik aktarımla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.
Sekreter THOTH tartının neticesini kontrol eder, neticeyi tabletlerine yazar ve OSİRİS’e duyurur.
Terazinin iki kefesi de EŞİT AĞIRLIKTA İSE HORUSölüyü OSİRİS’in karşına getirir.
OSİRİS olumlu kararını açıklar :
” Bırakın Ölü muzaffer olarak gitsin ” ;
” Bırakın istediği yerde istediği gibi Nessar’larla ve diğer ölü ruhlarla özgürce beraber olsun, bundan böyle bütün neterler bunu böyle bilsin” der.
Burada Hrıstiyanlığın önemli bir deyimi olarak bildiğimiz INRI nin 7 açılımından birini “Inter Nos Regnet Indulgenatio” yani “aramızda sevecenlik ve hoşgörü [4] hakimdir” in deklarasyonunu da görebilmek mümkündür .
Aklanan ölü böylece OSİRİS ‘ in Krallığında ebedî mutluluk yaşamına başlar.
Adı sanı söylenemez Yüce Tanrı’nın topraklarını ekip biçmekte çalışacağı, kanalların tamirlerini yapacağı doğrudur ama büyü, onun kendi hoşuna gitmeyecek bir işte çalışmasını engeller.
Zira öldüğü zaman yanına konan taş veya cilalı maddelerden yapılan ve her mezarda yüzlerce bulunan küçük heykelcikler şeklindeki ” Shab-tis ya da Ushab-tis ” ler yani ” cevap vericiler “; ona herhangi bir iş verildiğinde hemen koşup onun yerine o işi yapacaklardır.
Açılımlarından biri ile bu Ushab’ın “ab” kısmı Ebu “baba” olduğundan bizde “akh” kardeşleşerek “Uşak” olarak yaşamaya halen devam etmektedir. Uşak = İş’imizi yapan kardeş anlamına dönüşmüştür diyebiliriz… İş baba = Uş-ab; İş Kardeş = Uş-ak gibi.
Shaab ise bugünkü Arapça’da seçili olmayan, haricî “halk” anlamında kullanılır olmuş.
Sonraları biliyorsunuz günümüzde çocuklara da uykularında iken onların yerine işlerini yapan cinler masalları anlatılmaya devam edilecektir.
Burada ilginç olan bir nokta da ” Ölü’nün kalbinin MAAT’ın kinden daha ağır çıkması ” halinde de cezalandırılacağıdır.
Yani Neter’lerden daha iyi, daha adil, daha vakıf vsvsvs üstünlükleri olan bir kişinin bulunması halinde de CEZA Lanetlenme, dışlanma, da KAÇINILMAZDIR. !…
OSİRİS’in arkasında duranlar kızkardeşi karısı bugün Azize dediğimiz İSİS ve kardeşi eltisi ve ve de gizli kuması, ANUBİS in annesi Nebhet-Nephtys tir. (Nefs)
Önde Horus’un lotüs çiçeğinden çıkma 4 oğlu bulunmaktadır. Üstte uçan akbaba ise ilerde Fatiha suresine de El Fetih ve Fütüvvet kavramlarına da ad babası olacak olan Neter Ptah ‘ın amblemlerinden biridir.
Bunların her birini ve işlevleri, sembolik ve sembolizmaları ile günümüze etkilerini, transpoze izlerini kronolojiyi de takip ederek ileriki Mısır hakkındaki araştırmalarımızda teker teker ele almaya çalışacağız. (Historia-Hysteria adını vermeyi düşündüğüm kitabımda)
Evet; Mısır’ın öteki dünyanın sisteminin idrakinin tasavvuruyla bu dünyadaki yönetiminin temelindeki yönetici olarak yetiştirilecek “seçilmiş”, “ kendini yeniden kendinden doğdurtmasının yolunda gerekli rehberliği alması sağlanacak”, “ölü kabul etme”, “ölü” yü inisiye etme ve onu “Horus’un kardeşi” Ahi Horus ; Akh Horus derecesine alma töreninin ayrıntılarını böylece kısaca gördük. Te Horus = Sen Horus oldun ile yukarda 1 no’lu dip notta gördüğümüz Tegarrüs kelimesinin de gene her Firavun’un ritüelik gerek olarak tahta çıktığında yaptığı “Ced kolonunu” dikme, Tegarrüs etmesi “ Yüce Tanrı ile kendi arasındaki kendi şakulünü idrak etmesi” uygulaması ile de ilinti kurulması ayrıca dikkat çekicidir.
Meraklılara “Ölü’nün Kitabını” tavsiye ederim. Benim “izimde kalmadan”, “ağademişyan’ım olmadan” bayrağı benden devralmak isteyecek birilerinin de “Ölü’nün kitabı – Tevrat – İncil- Kuran-ı Kerîm in sembollerinin mukayeseli sembolik analizlerini yapmalarının da insanlığa çok şey kazandıracağı aşikârdır diyebilirim. Bunlara tabii Tibet’in Ölüler kitabı olan “Bardo Todol” ün de eklenmesinde büyük yarar var.
[1] Te Horus = Sen Horus’sun tanrısal yeni “çocuksun” anlamında. Zamanla egzoter dinlerde Horus falan kalmadığı için anlamsızlaşarak “tekris” e dönüşmüş olan bir kelime. Oysa kökeninde gene Tegarrüs yani “dikilme” ağaç gibi, şakul gibi, ölümden tekrar doğum gibi yataydan dikeye geçme Osmanlıca kelimesi de var.
[2] Bugün Anadolu’ da hala birçok yerde ölüler Kuran’la gömülür. Imam’ìn TALKIN’ı, dikkatlice bakınca gördüğümüz gibi Ingilizce ” Talking ” dediğimiz konuşma olayından başka bir eş kök ten değişik bir şey değildir. !… Aynı konuşma Tibet Ölüler kitabının uygulanmasında da mevcuttur.
[3] Osiris ilerde göreceğimiz gibi Batının hakimi dir. Ancak Kul Hü Vallahi Ahad dediğimiz ve Neter bölümünde de daha iyi idrak edeceğimiz gibi hepsi rotasyonla muhtelif durumlara göre diğerleri ile aynı işleri yaparlar; aynıdırlar; “bir” dirler. Dolayısıyla burada oturan Osiris Amon Ra Ptah tır, ilerde de kral Süley-man = Sol Amon dur şeklinde anlaşılmalıdır.
[4] Hoşgörü, bağışlama, cezalandırmama kavramı Tolerans yani fizik ve matematikteki müsamaha kavramı ile aynı şey olarak karıştırılmamalı, farkları idrak edilmelidir. Tolerans objektifdir. Sınırları vardır. Hoşgörü ise sübjektiftir, dolayısıyla sınırları belirlenemez, kişiden kişiye değişir.
İlk Yayın: www.derki.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.