DEĞERLİ TAŞLAR VE EFSANELERİ..

Citrine

değerli taşlar
Doğadaki değerli taşlar arasında sarı renge sahip olanlar daha ender bulunurlar. Kuvars ailesinin bir üyesi olan sitrin, bu taşlar arasında ilk sırada yer alır. Safir, topaz ve elmas da sarı renge sahiptirler ancak sitrin kadar sarı tonlarının çeşitliliğini bünyelerinde barındırmazlar. 18. yüzyılda; ametist ve dumanlı kuvars kristallerinin 470 ila 560 derece ısıtılınca da sarı renge ulaştığı keşfedilmiştir. Son ikiyüz yıldır dünya piyasalarındaki sitrinin büyük bir çoğunluğu bu şekilde elde ediliyor. Ancak eğitimli bir göz, doğal sitrin ile ısıtılarak elde edilmiş kuvars kristali arasındaki farkı görebilir. Doğal sitrindeki bulutsu yapıya nazaran ısıtılarak elde edilen sitrinde çizgisel bağlar gözlemlenir.

Yakut

değerli taşlar
Hindistan’da değerli taşların efendisi olarak kabul edilen yakut elmastan sonra gelen en değerli taştır. Yakut, erime noktası 2050 °C olan değerli bir taştır. Kırmızının çeşitli tonlarında olabilmektedir. Yakuta kırmızı rengini veren içindeki krom elementidir. Yakutun sertliği 9.0’dır. Elmas’tan sonra en sert taştır. Güzelliği ve sertliğiyle değerli taşlardan biri olan yakuta Hindistan’da ‘Değerli Taşların Efendisi’ adı verilmiştir. Amerika ve Avrupa’da çıkarılır. Hindistan ve Güneydoğu Asya Yakut’un anavatanıdır.
Evliliklerin 15. ve 40. yıldönümlerini simgeleyen Yakut taşının keşfi 2500 yıl öncesine uzanır. Bugün özellikle Burma, Tayland, Kenya, Tanzanya, Hindistan, Sri Lanka, Avustralya, Kamboçya, Afganistan, Pakistan ve Birleşik Devletler’de bulunmaktadır. Eski Hint geleneğinde taşların şahı olarak nitelenen yakut taşı, tarih boyunca en kıymetli taşlardan biri olmuştur. Bu taş özellikle içinde taşıdığına inanılan ateşli aydınlığıyla bir çok kesimin ilgisini üzerinde toplamış. Bu yönüyle yakut taşı, sonsuz aşkın önde giden sembollerinden olmuş. Sol ele takıldığında iyi talih getireceğine inanılan Yakut taşı, elmastan sonra en çok tercih edilen nişan yüzüğü taşları arasında da başı çekmiş.
Latincedeki ‘ruber’ kelimesinden ismini alan yakut taşı (ruby) kırmızı anlamına gelmektedir. Bu taşın içinde corondrum maddesi bulunduğunda ise, taş safir adını alıp renk değiştirmektedir. Kırmızı olduğu zaman ise yakut olarak kalır. Ancak bu durum dahi yakutun da sadece tek bir kırmızısı olduğu anlamını taşımıyor. Her ne kadar en değerli rengi kırmızı olsa bile, portakal renginden mora kaçan nice kırmızı tonu, yakutun içerdiği renkler arasında geliyor. Zamana dayanırlıkta sadece elmasla boy ölçüşemeyecek kadar dayanıklı olduğu bilinen yakut taşı, aslında kendi yumuşak tarafı da olan bir maden. İnanışa göre bir müzede veya mücevhercide bu taşın varlığını kaale almamak, onu es geçmek veya görmezlikten gelmek, garip biçimde taşın donuklaşmasına, sönmesine yol açabiliyor.
Yakut taşı geçmişte seçkinlerin kendilerini kötülükten koruyabilmek üzere taktıkları bir maden olmuştur. Ortalıktaki tehdidin yüksekliği, inanışa göre bu taşın karanlık kırmızılığını da körükleyen bir unsur olarak değerlendirilmiş. Söz konusu tehdit ortadan kalkınca ise taşın yeniden parıldadığına inanılmış. Bunun dışında yakut taşının kendine has bir hırsız önleyici yüzü olduğuna da inanılmış. Buna göre yakut taşı iyi niyetlerle ele geçirildiğinde, yeni sahibine de iyilik getirir, eğer hırs ve kötülükle edinilirse, onu ele geçirene kök söktürebilirmiş.
Yakutun kan dolaşımını canlandırıcı etkisi, bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi olduğu gibi kişiyi sınırlamalarından kurtardığına, kendinden fazla diğer insanları düşünmesine yol açtığına inanılır. Ruhsal gelişme, cesaret, liderlik, mutluluk duygularını arttırdığı da düşünülür.

Safir

değerli taşlar
Dünyanın en değerli taşlarından safir her çeşit renkten; maviden siyaha ve bütün renk skalasına sahiptir. Safir (Gökyakut), alüminyum oksitin (Al2O3) kristal formudur. Sertliği Mohs sertlik skalasına göre 9’dur ve elmastan sonra gelir. Safir korindon mineralleri ailesine üyedir. Her çeşit renkten; maviden siyaha ve bütün renk skalasına sahiptir. Rengi, özünde barındırdığı Safir kristali elementine göre değişir. Mesela Titanyum gibi bir element varsa kristal mavi yansıma verir, bundan dolayı rengi mavi olur. Bundan dolayı safir renk skalasında sınır yoktur. Rengin doygunluğu barındırdığı minerale bağlıdır. Birçok kez minarelerle kombinasyon yapılmış ve aynı rengin değişik doygunluk ve görünüşteki farklılıklarla sonuçlanmıştır.
değerli taşlar
Safir mavi, pembe, sarı, renksiz, siyah, beyaz, portakal ve kahverengi olarak karşınıza çıkabilir. Tüm safirler içinde birbirine tıpatıp benzeyen iki safir yoktur. Berraklığını ve parlamasını arttırabilmek, piyasadaki değerini yükseltmek için safirlere genellikle birçok müdahale ve hatta ısıl işlemler yapılır. Mavi safirin kendisi dahi çeşitli renklerdedir. İnce bir maviden derin deniz mavisine kadar… Yeşil ve sarı ile kombinasyon yapılırsa harika tasarımlar ortaya çıkar. Mavi safir en popüler olanı ve en çok satılanıdır. Pembe safir ise mücevher tasarımcılarının favorisidir.
Eski zamanlardan bu yana mücevherlerde kullanılmış, hanedanlık taşı olarak kabul edilmiştir. Krallar taçlarında, broşlarında ve evlilik yüzüklerinde bu taşı kullanmıştır. Safir tarih boyunca, kralların ve hanedanların taşı olmuştur. Eski Mısır’da safirin tanrı Horus’un gözü olduğuna inanılırdı. Eski İran’lılar ise Yunan tehtidine karşı korunmak için üzerlerinde safir taşırlardı. Ortaçağ Avrupası’nda papazlar safirli mücevherler giyer, bu mücevherlerin kötü ve zararlı güçleri yok edeceğini düşünürlerdi. Tüm bunların ötesinde, safir ile ilgili şöyle bir eski inanış mevcuttur; Safir, yapısı gereği bir panzehirdir ve örneğin safirle zehirli bir yılan aynı kaba konduğunda, taştaki ışınların panzehir etkisi yılanı öldürecektir
Safir, doğal yollardan bulunabilen en zor taştır. madenleri büyük çoğunlukla Sri Lanka’da bulunurlar. Sri Lanka’da çok eski zamanlarda bulunmuş ve o günden bugüne kaliteli Safirin adresi olarak kabul edilmiştir. Bir tip safir vardır ki sadece Sri Lanka’ya özeldir; pembemsidir ve lotus çiçeğini andırır. Sri Lanka dünyanın en büyük cevher taşlarının üretimini yapan yerdir.
En değerli ve ünlü safirler ise Hindistan’dan çıkmışlardır. En iyi mavi safirler; Burma, Sri Lanka ve Hindistan’da çıkarılmaktadır. Tayland, Avustralya ve Nijerya kaynaklı safirler koyu mavidir. Neredeyse siyahmış izlenimi verirler. Bunlara “gece mavisi safirler” de denilmektedir. ABD’de üretilen safirlerde ise çekici, metalik mavi bir ton ağır basmaktadır. Bunlar dışında Kamboçya, Brezilya, Madagaskar, Kenya, Malawi ve Kolombiya diğer safir kaynaklarıdır.
Dünyanın en pahalı ve değerli taşları arasında bulunan safirler, sert ısılara dayanıklı ve muhteşem mavi renkte ve beyaz damarlı olurlar. Dünya yüzünde en değerli ve ünlü Safirler Hindistan’dan çıkmışlardır. Bugün bilinen en büyük Safir, 563 kıratlık Hindistan Yıldızıdır ve New York Doğal Tarih Müzesinde teşhir edilmektedir. 330 kıratlık olan bir diğer Safir ise Asyanın Yıldızı adlı taştır ve Washington DC’de sergilenmektedir. Kalp ve böbrekleri kuvvetlendirir ve tüm salgı bezlerini harekete geçirici özelliği vardır. Psişik yetenekleri arttırır ve sezgi gücünü güçlendirir. Bundan dolayı yaratıcı ifadenin gelişmesinde büyük rol oynar. Karışıklığın ortadan kalkmasına neden olup kozmik farkındalığı arttırır.
Safir taşı için kalp ve böbrekleri kuvvetlendirdiği, vücuttaki tüm salgı bezlerini harekete geçirici özelliği bulunduğu söylenir. Psikolojik olarak ise; inancı güçlendirerek kişiye güven verdiğine, şefkat duygusu vererek ruhsal duyarlılığını artığına, özgürlük hissi verdiğine, sezgiyi kuvvetlendirip konsantrasyonu artırdığına inanılır. Aşkta bağlılığı sağladığı ve yanlış davranışları engellediğine inanılır.
değerli taşlar
Safir çok nadir hatta elmastan bile daha nadir bulunur. Doğal olarak piyasada fiyatı da yüksektir. İşlem görmemiş iyi kalitede bir safire yatırım yapmak güvenlidir. Kolye, küpe, yüzük dışında bilekliklerde, kemer ve aksesuvarlarda olmak üzere birçok şeyde kullanılabilri. Safir bir mücevher set, neredeyse pırlanta bir set kadar pahalı olabilir ancak unutulmamalıdır ki ödeyeceğiniz bedel ile çok şık, kaliteli ve nadir bir türe sahip olabilirsiniz.

Zümrüt

değerli taşlar
Doğanın en göz alıcı yeşili, değerli taşlar arasında ayrı bir yere sahip olan zümrüt taşının yeşilidir. En kaliteli yeşile sahip zümrütler bazen elmastan bile daha pahalı olabilmektedir.
Zümrüt, gemolojide (değerli taşlar bilimi) Beril grubunda yer alır. Grubun diğer üyeleri akuamarin, morganit, heliodor, yeşil beril, kırmızı beril (bixbite) ve gosenittir. Beril grubunun temel maddeleri alüminyum ve berilyum silikattır. Taşın kimyasal formülü ‘Be3Al2Si6O18’dir. Kristal simetrisi altıgen prizmadır. Ayrışması yoktur. Özgül ağırlığı 2.63-2.91 arasında değişir. Sert derecesi 7,5-8 (Mohs). Işık kırılma oranı (1.5661.602) ve ışık saçılımı düşüktür.
Zümrütlerin bünyesinde ince çatlaklar veya bazı madde katılımları görülür. Gömülü olan bu yabancı mikroskobik materyaller taşın milyonlarca yıl geriye giden oluşum hikayesini açıklar. Günümüz teknolojisinde elektrospektrometre ile taşların sahteleri gerçeklerinden ayrılabilmekte; aynı zamanda bünyelerindeki yabancı maddeler yardımıyla hangi coğrafyadan çıkarılmış oldukları tahmin edilebilmektedir. Saydam veya yarı saydam olabilen zümrüt, cam parlaklığındadır. Zümrüde yeşil rengini veren krom veya ‘vanadium’dur.
Zümrüt, Avrupa ve Asya`nın eski kültürlerinde, mitlerin ve efsanelerin taşı olmuştur. Antik Yunan`da, “Tanrılar”la “İnsanlar” arasında aracı olan, Hermes`le özdeşleştirilen Zümrüt, bundan dolayı Tanrısal ölçülerin simgesi olmuştur. Zümrüt yeşil renginden dolayı, bitki dünyasının da bir sembolü olarak görülmüş ve yağmur yağdırdığına inanılmıştır. Hükümdar ve soylu aileler, her birinin kendine özgü hikayesi olan, çok büyük ve değerli zümrütlere sahiptiler. Geçmişte Şeytan`ın Cennet`ten kovulurken alnından düşen taşın ve Kutsal Kadeh`teki taşın da Zümrüt olduğu söylenir. Zümrüt`e kimi yerlerde “Koşulsuz Aşk Taşı” da denmektedir ve sevgililerin birbirlerine verebilecekleri en iyi armağan olarak görülür. Kesimi sertliğinden dolayı bir hayli zor olan zümrüt için taş ustaları ayrı bir kesim stili geliştirmişlerdir. Taşın temizliğini, renk özelliklerini ve sağlamlığını destekleyen ‘zümrüt kesim’ en fazla tercih edilen kesim haline gelmiştir. Mayıs ayının doğum taşı olan zümrüt ayrıca evliliğin 20. ve 35. yılları için en uygun hediye olacaktır.
değerli taşlar
Zümrüt sözcüğü Pers kökenli olup daha sonra Yunanca’da kullanılmaya başlanarak ‘smaragdos’ ve ‘smaragdus’ haline gelmiştir. Ortaçağ Avrupa’sında ise ‘esmeralde’ isimleriyle anılıyordu. Günümüzde batı dillerinde ‘emerald’, ‘emeraud’, ‘esmeraldo’ gibi değişik biçimlerde söylenmektedir. Tarihteki ilk zümrüt madenleri eski Mısır’da milattan önce 3000 – 1500 yılları arasında kurulmuştur. Daha sonrasında ise Mısırlılar bu madenler ‘Kleopatra’nın Madenleri’ olarak adlandırılmıştır. 1500’lü yıllara kadar Batılıların zümrüt ihtiyacını karşılayan ana kaynak Mısır’daki madenler olmuştur. Ayrıca Avusturya Habatchal’da (bugünkü Salzburg) Keltlerin ve Romalıların zümrüt madenleri vardı. Ortaçağda Salzburg’un başpiskoposları bu madenleri kendi hesaplarına çalıştırıyordu.
Aztek ve İnca gibi Orta Amerika medeniyetleri de dini ayinlerinin vazgeçilmez bir parçası olarak gördükleri bu taşa özel önem vermişlerdir. Yazılı tarihin başlangıcı ile zümrüt ve insan arasındaki ilişki belgelenmiş ve günümüze kadar ulaşan mucizevi zümrütler insanlığın bu taşa olan ilgisini artırmıştır. ‘Moğol Zümrüt’ü’ olarak anılan taş bu konudaki en güzel örneklerdendir. 17. yüzyılda Hindistan’da yaşayan bir rahibe ait bu 217 karatlık taşın bir yüzünde çiçek desenleri diğer yüzünde ise dini figürler kazınmıştır. Birçok kültür bu taşın iyileştirici özellikleri olduğuna inanmış ve tedavi amacıyla da kullanmıştır. Çağlar boyu, zümrüde birçok gizemli özellik atfedilmiştir. Takıldığında insanları sara hastalığına karşı koruduğu, dizanteriyi iyileştirdiği, kadınların kolay doğum yapmasını sağladığı, kötü ruhları kovduğu, taşıyanın iffetini korumasına yardım ettiği… gibi. Yeşil renginin gözlere iyi geldiği kabul edilmiştir. Diğer bir inanışa göre de üzerinde zümrüt taşıyan kişi cinayet işlerse bu taş kendiliğinden parçalanır.
Yeşil her sene tekrarlayan baharın ve hayatın rengidir. Ayrıca güzellik ve daimi aşkların rengi olarak da algılanmıştır. Eski Roma’da yeşil aşk ve güzelliğin tanrıçası Venüs’ün rengidir. Bu rengi kutsallaştıran bir kültür de İslam inanışıdır. Birçok İslam devleti bayraklarında bu rengi kullanmıştır. Bazı İslam ülkelerinde Zümrüt`ün var olan koruyucu tılsım gücünü, bazı ayetler okunarak daha da güçlendirildiğine de rastlanmıştır. İslam ülkelerindeki bu inancın aksine Hristiyan Kilisesi yeşil renkten pek hoşlanmamış ve Zümrüt`ü Şeytan`ın Taşı olarak görmüştür. Ancak unutulmamalıdır ki, Ezoterizm`de de yeşil, bilgeliğin ve bilginin de sembolü olarak nitelendirilmiştir. Zümrütteki yeşilin özelliği ise; doğada bulunan bütün yeşil tonlarını içermesidir. Işığa bağlı olarak en açık yeşilden en koyu olanına kadar tüm yeşil yelpazesine sahip tek taştır.
En saf zümrütler Kolombiya’dan
Dünyada zümrüt üretiminin önde gelen ülkesi Kolombiya’dır. Ülkede yer alan 150 yakın maden dünya ihtiyacının yarısından fazlasını karşılar. Ayrıca yeryüzündeki en saf zümrütler de bu ülkeden çıkarılır. Bunun dışında Zambiya, Zimbabve, Madagaskar, Pakistan, Hindistan, Afganistan ve Rusya’da da zümrüt yatakları işletilmektedir. Bu ülkeler arasında Zambiya zümrütleri diğerlerinden derin yeşil renkleri ve ışığı geçirgenlikleri ile kalite açısından ayrılır.
Yeni dünyanın 1492’de keşfinden sonra İspanyollar 16. yüzyılın başlarından itibaren Güney Amerika’nın bütün doğal kaynakları gibi zümrüt madenlerini de yağmaladılar. Kumandan Pizzaro 1533 yılında sadece bir seferde dört büyük sandık dolusu zümrütü İspanya’ya gönderdi. Kolombiya’da Muzo ve Chivor zümrüt yataklarını keşfeden İspanyolların Avrupa’ya getirdikleri zümrütler, o güne kadar eski dünyanın tanıdığı zümrütlerden çok daha büyük ve kaliteliydi. Ayrıca Avrupa’nın birçok bölgesinde, Batı Pakistan ve Hindistan’ın bazı bölgelerinde, Rodezya, Brezilya ve Urallar’da zümrüt madenleri bulunmaktadır. Osmanlılar ve Mughallar da özellikle 17. yüzyıl başlarından itibaren Avrupalılardan Kolombiya kökenli zümrütler ithal etmişlerdir.
değerli taşlar
Zümrüt çok pahalı olduğu için eski çağlardan beri yapay olarak elde edilmeye çalışılmıştır. Roma döneminde cam taklitleri üretilmiştir. Yapay zümrüt denemeleri ancak II. Dünya Savaşının hemen öncesinde başarıya ulaşmış ve Almanya’da zümrüt sentezine ilişkin bir patent alınmıştır. 1946’da Amerika Birleşik Devletleri’nde sulu çözeltiden yüksek basınç ve sıcaklık koşullarında oldukça kaliteli zümrütler üretilmiştir. Bu koşullarda gelişen kristaller doğal örneklere çok benzemekte, onların rengine, görünümüne oldukça yaklaşmaktadır. Yapay zümrüt mor ötesi ışık altında koyu kırmızı renkli flor ışıma özelliği gösterir. Doğal zümrüdün ise böyle bir özelliği yoktur.
Ustaca yapılmış bir kesim, zümrüdün kusurlarının görünmesini en aza indirir ve taşın rengini en iyi şekilde ortaya çıkarır. Hemen hemen bütün dünyada yaygın olan kesim basamaklı-step-cut veya trap-cut denilen-kesimdir. Daha sonradan bu tarz kesimli diğer taşlara da zümrüt kesim (emerald-cut) adı verilmiştir. Karışık (mixed-cut) veya pırlanta kesimler de zaman zaman moda olmakla birlikte, taşa camsı bir görünüm verdiği için yüksek kalitedeki zümrütlerde tercih edilmezler. Düşük kaliteli zümrütlerde kabaşon kesim daha yaygındır.
Hindistan’ın Rusya veya Transvaal’dan ithal ettiği düşük kalitedeki zümrütler kabaşon veya boncuk şeklinde kullanılır. Bazı zümrütlerin yağ içinde kaynatılarak uygun renge sahip olmalarının sağlandığı görülür. Bu şekilde işlem görmüş zümrütlerde zamanla lekeler ve benekler ortaya çıkar. Herhangi bir şüphe durumunda en iyi yöntem; taşı bir süre sıcak alkolde bırakmaktır. Sahte materyal çözünürken taşın gerçek rengi kendini gösterecektir.

Topaz

değerli taşlar
Mücevher dünyasının değerli taşları arasında yer alan topaz, rengi ve ışıltısıyla olduğu kadar kendisine yüklenen manevi anlamlarıyla da tercih edilen taşlar arasında yer alıyor. Çeşitli renkleri bulunan topaz taşının en yaygın kullanılan renklerinden biri mavidir. Şeffaf ya da yarı şeffaf olabilen topaz, pırlanta, altın ya da gümüşle sıkça kullanılıyor. En kudretli taşlardan biri olarak bilinen topaz taşının manevi anlamda bolluk getireceği düşünülüp “Bereket Taşı” olarak da anılmıştır.
Yaygın inanışa göre; göz hastalıklarına, salgınlara ve veba hastalıklarına, korku yenmeye iyi gelir. Kişinin sanatsal yönlerini açığa çıkarır, zihni sakinleştirir, bedeni gevşetir. Düşünce yeteneğini arttırır, düşünceyi odaklaştırmada yararlıdır. Diş ve boyun ağrılarında tesirli, lenf sistemini güçlendirir. Topaz, aslan, başak, ikizler, oğlak, yay ve yengeç burcunun enerji taşıdır. Ortaçağ’da nazardan korunmak için altın bileziğe takılmış olarak sol kolda taşınırdı. “Aşk Taşı” da denilen topazın, iki aşık arasına girebilecek bir soğukluktan koruduğuna da inanılır.
Mücevher ve takıda sıkça karşımıza çıkan topazın, mavi, pembe ve smoky renkleri daha fazla tercih edilmektedir. Mavinin tonlarında ise swiss blue topaz; sky ve london blue tercih edilen renkler arasındadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.