Elbistan Ovasının tarihi ve iskân tarihi bakımından önemi üzerinde daima durulmuştur. M.Ö. 4000 itibaren iskân edilmiş olduğunu gösteren Hüyüklerin(Höyük) sayısı az değildir. Bu Hüyükler herhangi bir yapıdan çok belli başlı sitelerin yıkıntıları üzerinde öbeklendiğini gösterir. Ovanın içinde dağılmış bulunan Hüyüklerden büyük bir kısmı bir çay bükündedir. Büklerin üç tarafı su ile çevrili olduğu için toprağı rutubetli ve çayırlı olur. Buraları av hayvanlarına olduğu kadar diğer hayvanlara da önemli yataklardır. Zamanla medeniyetler ilerledikçe bu büklerde birer site(şehir) kuruldu. Başta Hatti ve Hitit(Eti)’ler olmak üzere sonraları da Asurlular, Frigyalılar, Lidyalılar, Medler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Araplar ve daha sonraki dönemlerde Türk devletlerine (Selçuklar, Danişmentliler, Memluklar, Dulkadırlılar ve Osmanlılara) zamanın en parlak medeniyetlerine ev sahipliği yapmışlardır. Onun içindir ki bu Hüyükler muhteşem tarihi değerleri bünyelerinde saklamaktadır. Bu ansiklopedik bilgilerden sonra Elbistan Ovası’nın höyüklerini bakalım.
Eski Elbistan Ovasında son araştırmalara göre 21 Höyük tespit edilmiştir, kültür yağmacılığına rağmen varlıklarını sürdürenleri tespit ettik. Bunlardan özellikle Hititler ile Kumagenlerin devrine ait olan Kara- Elbistan (yani eski Elbistan), İzkaftil (İğde) Kara-Öyük (Karahüyük),Çavlı-Han (Çoğulhan),Tel-Afşin-Tıl-Afşin (höyüklü),Til (Akbayır), Yarbus (Afşin), Hunu (Arıtaş) Lorşun (Altunelma), Tantaris (Tanır), Evzaniye (Ozanöyük-Doğan), Tedevin Höyük (Arıstıl-Bakraç), Kaşanlı, Malap (Bakış), Sevdilli, kabaağaç ve Celeği (Ekinözü), höyükleri gibi büyük harabeler başta gelmek üzere, birçok küçük höyük ihtiva eden Elbistan Ovasının eski çağda birçok şehir ve kasaba ile süslenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Fakat eski çağda bu bölgenin en meşhur ve en büyük şehri, bugün Afşin adı ile teşkil edilen ilçenin merkezi olan Efsus ‘un bulunduğu mevkide enkazı bulunan Arabisus şehri idi. Diğer höyüklerin üzerinde de bir takım köycük ve kasabacıklar bulunmaktadır.
Elbistan sınırları içindeki tarihi Hüyüklerden bazılarını tanıyalım
KARAHÖYÜK: Elbistan yöresinde ciddi anlamda ilk ve son kazılar Karahöyük’te yapılmıştır. Bundan başka bölgede çalışma yapılmadığından maalesef bölgenin ilkçağ tarihi yeteri kadar aydınlanmamıştır. Karahöyük, Elbistan’ın 10 km. kuzeybatısında olup, 500 metre uzunluğunda,300 metre genişliğinde ve 22 metre yüksekliğindedir. Hurman çayı kenarında bulunmaktadır.
Elbistan’ın Karahüyük köyünde Prof. Dr. Tahsin Özgüç ve Prof. Dr.Nimet Özgüç’ün kazılarında Hitit katmanları üstünde Roma yapıları bulunmuştur. Roma Dönemi’nde höyükte yoğun yerleşme olduğu saptanmıştır. M.S. I.ve III yy’lardan kemikler çoktur. Höyüğe ve Hurman’a eğemen sırtlarda da gömütler bulunmuştur. Geç Hitit Dönemi’ne ilişkin dört yapı katı vardır. Üstedeki iki yapı katının evleri altakilerine göre daha sağlamdır. Evler, taş temel üstüne kerpiçten iki-üç hatta dört odalıdır. Ölüler döşemenin altına hocker biçimde (ceninin ana karnındaki yatış biçimi) gömülmüştür. Evlerde at nalı ve daire biçiminde ocaklar vardır. Seramikler boyalı ve boyasız türdendir. Son iki yapı katında açık sarı, ak üstüne geometrik bezekler yapılmıştır. Doğa betimleriyle mitolojik sahneler azdır. Frigler’in geç dönemiyle çağdaş olan bu katta demir gereçler çoğunluktadır. Daha alt katlarda, kahverengi kaplar vardır. Demir gereçler azdır. Ancak bu tek renkli seramik de, sonradan ortaya çıkan boyalılarla birlikte kullanılmıştır. 300 Hitit hiyeroglifli yazıt, kazının önemli buluntularındandır. Büyük ve yassı tabanın ortasında ki yuvaya geçirilmiş durumdadır. Tabanın yakınındaki kurban yalağı ile birlikte bulunmuş olan anıt, yapılardan uzaktadır. Bu anıtın bulunduğu yerin kutsal sanıldığını göstermektedir. Anıtın tabanı kaldırıldıktan sonra Hitit İmparatorluk Dönemi’ne ilişkin yapılar ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemden üç odalı bir ev, kaldırım ve küçük buluntular ele geçmiştir. Koç biçimli ritop(kutsal içki kabı) süs gereçleri, hayvan heykelcikleri, hiyeroglifli, hiyeroglifsiz mühürler başlıca buluntulardır. Yapı katı bulunmayan Eski Hitit Çağı’na ilişkin buluntular ise seramik ve çeşitli kabartmalardan oluşmaktadır. Ayrıca bu hüyük (Elbistan Karahöyük), Asur ticaret kolonileri çağında (M.Ö. 500) yıllarında Malatya’ya giden yol üstünde önemli bir merkezdi.
İZKAFTİL HÖYÜĞÜ: Elbistan’ın güneybatısında, Elbistan’dan Maraş’a giden yolun yakınında, kayalık üzerinde 16 m yüksekliğinde, 180 x 110 m çapında oval biçimli bir tepedir. Üzeri yuvarlaktır. İğde Köyü’nün 2 km doğusundadır. Höyüğe yakınındaki köyden dolayı İğde (İzkaftil) ismi verilmiştir. 1962 yılında yapılan toplamada, doğu malı ve lekeli banyo astarlı malı çanak çömlek parçaları arkeolog G.H. Brown tarafından tespit edilerek tanımlanmıştır.
(Til-i Kebir Hüyüğü) Büyük Til Höyüğü’nün Kasaba girişinden görüntüsü
Büyük Til Höyüğü (Kasaba içinde )
Küçük Til Höyüğü (Kasaba dışında resim 2001yılı)
TİL-İ KEBİR HÖYÜĞÜ: Akbayır kasabasında bulunan bir höyüktür. Burada da ciddi oranda kazı yapılmamıştır. Bunun yanı sıra Türkiye’de arkeologlar tarafından en çok bilinen höyüklerden biridir.
EVZANİYE HÖYÜĞÜ: Doğan Kasabasında, eski tarihi höyüktür, Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı’nda yerleşilmiş olan höyüğün tepesi tıraşlanmış. Tüm etekleri düzlenmiş ve kuzeyine evler yapılmış. Güneyinde de yoğun kaçak kazı çukurları bulunuyor. Belediye ise, yeni köy yolunu höyüğü keserek açmış.
GAVURÖREN HÖYÜĞÜ: Türkveren köyünün üst kısmında bulunan tarihi bir höyüktür. Arkeolojik değerde bir çalışma yapılmamıştır. Fakat kültür talancıları tarafından yağmalanmıştır. Büyük bir ihtimalle İTÇ(İlk Tunç Çağ) döneme ait olduğu sanılmaktadır.
MALAP HÖYÜĞÜ: Bakış Kasabasının bulunan tarihi bir höyüktür. Bu höyükte de bir çalışma yapılmamıştır. Höyük Hitit dönemlerine ait olduğu tahmin edilmektedir.
SEVDİLLİ HÖYÜĞÜ: Sevdilli Köyünün üst kısmında bulunan höyük, geçmişi Hititler dönemine kadar uzanmaktadır, bu höyükten şimdi Kahramanmaraş Müzesi’nde bulunan Maraş Hitit Arslanı denilen heykel burada bulunmuştur. (M.Ö. 800 – 900) Hititler dönemine ait olduğu bilinmektedir. Höyük İTÇ(İlk Tunç Çağ) dönemine tarihlenmektedir.
KARAELBİSTAN HÖYÜĞÜ: Elbistan İlçesi’nin yaklaşık 5 km doğusunda, eski köyün kuzey kesimindedir. 6 m yüksekliğinde yayvan görünümlü bir tepe olan höyük günümüzde köyün mezarları ile kaplıdır. Höyüğün esas yerleşiminin İTÇ olduğu bu döneme tarihlenebilecek çanak çömlek parçalarının çokluğundan anlaşılmaktadır. 1962 yılında yapılan toplamada 70 x 100 metrelik bir alandan Siyah ağızlı mal, Ozan Höyük malı, Lekeli banyo astarlı mal, Kapadokya benzeri ya da taklidi malından parçalar bulunmuştur. Amik Ovası höyüklerinde var olan Basit yalın maldan parçalar da az sayıda vardır.
Aktil Köy (K.Maraş/Elbistan) Kahramanmaraş il sınırları içinde, Elbistan’ın kuzeydoğusundaki bu höyük 1947 yılında A. Dönmez ile W. Brice yönetimindeki ekip tarafından saptanmıştır. Höyükte, Amik Ovası E-F evreleri benzeri, koyu renk açkılı mal ile mat ve kaba açkısız maldan parçalar bulunmuştur. Tahminen Son Kalkolitik Çağ’a konabilir. Kesin sonuçlara varılabilmesi için tekrar araştırma yapılması gereklidir, 7000 yıl öncesine ait bir Kalkolitik Çağ höyüğünün üzerine iki katlı modern bir ev yapılmış. Höyüğün yamaçları ve etekleri ise köyün -şimdi harabe haline gelmiş- eski evleriyle dolu.
MARABA HÖYÜĞÜ
RAKIM 1230
Bu höyük zaman içerisinde tarla haline getirilmiştir.
Tarihi değerlerimiz yalnızca turizm değerleri düşünülerek gündeme getirilmemelidir. Kültürel emanetlerin korunmasına ilişkin, ilgili birimler arasında koordinasyon sağlanmalıdır.
Toprak altından çıkan ve toprak üstünde bulunan eski uygarlıklara ait kalıntılar, “kültür mirası” kavramı ile üzerinde sonsuz tasarruf yetkisine sahip olunan bir “mal” haline gelmesine neden olmaktadır. Bunun yerine bu kültür değerleri, gelecek nesillere korunarak aktarılması için kültür ve tabiat varlıkları olarak anılmalı ve “emanet” olarak benimsenmelidir.
*
Toprak altından çıkan ve toprak üstünde bulunan eski uygarlıklara ait kalıntılar, “kültür mirası” kavramı ile üzerinde sonsuz tasarruf yetkisine sahip olunan bir “mal” haline gelmesine neden olmaktadır. Bunun yerine bu kültür değerleri, gelecek nesillere korunarak aktarılması için kültür ve tabiat varlıkları olarak anılmalı ve “emanet” olarak benimsenmelidir.
*
Anadoludaki Höyükler
Höyük, çok eski bir yerleşme yerinin zamanla toprakla örtülüp tepe biçimine gelmiş halidir. Höyükler genelde üst üste gelmiş çok evreli yerleşim yeri birikimleridir. 1-40 metre yükseklikte ve 1000-1500 metre genişlikte olurlar. Uygarlıkların araştırılmasında önemli referanslardır.
Höyükler, günümüze göre en yakını en üstte olmak üzere eskiye doğru uzanan bir katmanlaşma gösterirler.
Orta Anadolu höyüklerinde neolitik, kalkolitik, ve tunç çağı yerleşmelerinin üzerinde, Frig, Hitit, Selçuklu ve Osmanlı yerleşimleri görülebilir. Hatta modern yerleşimlerin bir kısmı da höyükler üzerinde kuruludur. Anadolu’da yaklaşık 20.000 höyük bulunduğu tahmin edilmektedir.
Not: höyükler yerleşim alanlarıdır, Tümülüs yapıları ise anıt mezarlardır, Tümülüs yapıları sivri huni şeklinde, höyükler ise düz ve geniş yığmalardır.. Her iki yapıda sit alanı olup, izinsiz kazı yapılamaz buna dikkat etmeniz yasalarımızın gereğidir.
Alacahöyük
Çorum iline bağlı Alaca ilçesinin 15 km kuzeybatısındaki Hüyük köyündeki bir höyüktür. Bu höyükte dört ayrı kültür evresinden kalma 14 yerleşim ya da yapı katı saptanmıştır. Alacahöyük’teki ilk kazılar, Osmanlı arkeolog Theodor Makridi tarafından 1907’de yapıldı. Buradaki kazılar 1935’ten sonra Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık’ın başkanlığında yürütüldü. Bu kazılarda Bakır-Taş Çağından Osmanlı dönemine kadar gelen uzanan dönemlere ait buluntular ele geçti. Alacahöyük’ün birinci kültür evresi olarak adlandırılan üst katlarında, Friglerden başlayarak Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine kadar uzanan kalıntılar ortaya çıkarıldı. İÖ 1200’lerde bir Frig yerleşmesi olan Alacahöyük’te o döneme ati yolların, kaldırım döşemelerinin ve yol boyunca sıralanmış taş temelli evlerin kalıntıları bulundu. İkinci kültür evresine ait daha alttaki yapı katlarında, İÖ 2000-1300 arasındaki Hitit dönemine tarihlenen büyük bir kentin kalıntıları dikkat çekicidir. Bu kent, Hititler’in başkenti Hattuşa’ya çok yakındı. Kentin giriş kapısını, kadın başlı ve aslan gövdeli heykellerin (sfenksler) beklediği görülür. Kalıntıları günümüze kadar ulaşan surlar, surların güneyindeki Sfenksli Kapı, sokaklar, su kanalları, fırınlar, kaldırımlar, yapılar ve tapınak-sarayın kalıntıları bize burada gelişmiş bir kentin varlığını gösterir.
Alacahöyük’te üçüncü kültür evresi olarak adlandırılan dönem, İÖ 3000-2000 arasındaki Erken Tunç Çağı’ndan kalma dört yapı katının kalıntılarını içerir. Bu yapı katlarında ortaya çıkarılan 13 kral mezarında, çeşitli madenlerden silahlar, süs ve kullanım eşyası, güneş kursları, geyik ve boğa heykelcikleri bulunmuştur. Bu buluntular bize, o dönemde yörede güçlü bir prensliğin ve çok gelişmiş bir maden işleme sanatının var olduğunu gösterir. Dördüncü kültür evresinin yapı katları ise, İÖ yaklaşık 3500-3000 arasındaki Bakır-Taş (Kalkolitik) ve Erken Tunç çağlarına tarihlenir. O çağlarda buraya yerleşen insanlar, Alacahöyük’teki ilk yerleşmeleri kurmuştur. Bu yerleşmelerin varlığını, taş temeller üzerine kurulmuş kerpiç duvarlı ve saz damlı ev kalıntıları, çeşitli çanak çömlek, özellikle içi boyalı toprak kaplar ve ayaklı meyvelikler göstermektedir. Bu katlarda ortaya çıkarılan silah ve kullanım eşyalarının çoğu taştandır. Alacahöyük’te ele geçen buluntular, Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile 1941’de ziyarete açılan Alacahöyük Müzesi’nde sergilenmektedir. Alacahöyük ve Boğazköy’ü kapsayan alan 1988’de milli park ilan edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.