Kurtarıcımız, Cumhuriyetimizin kurucusu büyük Önder Atatürk’ün ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir, Ankara’nın en önemli simgesi ve kenti ziyaret eden herkesin ilk durağıdır. Temsil ettiği değerlerin yanı sıra, mimari yapısı ile de pek çok fotoğraf tutkunun fotoğraflamak istediği, Türk ulusunun O’na karşı duyulan büyük saygı ve minnettarlığının bir ifadesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin en anlamlı eseridir.
1923 yılında bir sohbet sırasında Atatürk; “Elbet bir gün öleceğim, beni Çankaya’ ya gömer, hatıramı yaşatırsınız, Beni milletim nereye isterse oraya gömsün. Fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır” demiş, kendisi için bir mezar yaptırmadığı gibi, gömüleceği yer içinde vasiyette bulunmamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluşunun 15. yılında Atatürk’ün hastalığı ağırlaşmış, 10 Kasım 1938 ‘ de Dolmabahçe Sarayı’ nda saat 9’u 5 geçe hayata gözlerini yummuştur. Ölümünün ardından Atatürk’ün naaşı İstanbul’ dan Ankara’ya getirilmiş, Etnografya Müzesine geçici olarak konulmuştur. Ondan sonraki yıllarda bu en büyük Türk’ün şanına layık bir kabir yapılması için hazırlıklara başlanılmıştır. Anıtkabir projesi için yer tespiti yapıldıktan sonra ve Dünyanın en ünlü mimarlarının da ilgisini toplamak için bir proje yarışması düzenlenmiştir. Jüride dünyaca tanınmış mimar ve sanatçılardan seçilmiştir. Önce bu yarışmaya sadece Avrupalı mimarların girmesi şart koyuldu ancak kamuoyundaki tepkiler nedeniyle yarışma Türk mimarlara da açılarak uluslararası duruma getirildi. Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam olarak 49 proje katıldı. Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’nın “25” numaralı projesi kabul edildi. Anıtkabir’in inşası görkemli bir törenle, 9 Kasım 1944 yılında başladı. İnşaat 4 aşamada, 9 yılda tamamlanmıştır.
Anıtkabir’e Nevzat Tandoğan meydanından başlayan bir yolda geniş bir merdiven ile girilir.
Anıtkabir alanına girer girmez ilk göze çarpan, buranın botanik zenginliğidir. Anıtkabir bulunduğu Reşattepe’den eteklerine kadar ağaçlandırılmıştır. Afganistan’dan ABD’ ye, Çin’den Yunanistan’a kadar 24 ülkeden ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 104 ayrı türden 50 bine yakın ağaç ve bitki örtüsü mevcuttur. Burası Atatürk’ün ‘‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ özdeyişinden ilham alınarak Barış Parkı adını almıştır.
Anıtkabir’in taşları Çankırı çevresinden getirilmiştir. Bu taşlar sarı ve açık kurşuni renklerdedir. Birçok Roma anıtlarında da aynı taş kullanılmıştır. Başlıca özelliği hem gösterişli oluşu, hem de yıllarca dayanabilmesidir. Şeref Holü’ne bronz kapılardan girilir. Şeref Holü’nün içindeki yan duvarlar ise Bilecik’ten getirilen mermerle kaplanmıştır. Şeref salonunda bulunan büyük lahitin mermeri Adana’nın Osmaniye ilçesinden getirilmiştir. Tek parça olan bu mermer çok değerlidir. Uzunluğu 4.20, genişliği 1.60 metredir, ağırlığı da 42 tondur. Türk işçisi ve taşçıları onu Ankara’da işleyerek bir lahit şekline soktular.
Anıtkabir’e gitmek için kullanılan merdivenin iki yanında iki taş kule yükselir. Kulelerden birine Hürriyet Kulesi, ötekine İstiklal Kulesi adları verilmiştir. Bunların içlerinde, Atatürk’ün istiklal ve hürriyete dair vecizeleri altın yaldızlarla yazılmıştır. Kulelerin ön tarafında üç grup heykel vardır. Birinci gruptaki üç kadın heykeli çok manalıdır. Kadınlardan biri ağlamakta, İkincisi sakin durmakta, üçüncüsü bereketi canlandıran bir tas tutmaktadır. İkinci grup heykellerde asker, talebe ve köylü bir aradadır.
Bütünü ile bir Eti eserini andıran Anıtkabir; yol, alan ve Şeref salonu olmak üzere üç kısımdır. Etrafında on kule sıralanmıştır. Bu kuleler, Hürriyet, İstiklal, Müdafaa-i Hukuk, Cumhuriyet, İnkılâp, 23 Nisan, Sulh, Zafer, Misak-ı Milli, Mehmetçik adlarını taşır. Çıkış yolundan sonra, 250 metre uzunlukta olan giriş yolundan geçilir. Yolun iki yanında 262 metre uzunluğundaki yolun iki yanında, oturmuş halde 24 aslan heykeli bulunmaktadır. Bu sayı 24 Oğuz Boyu’nu temsil eder. Çift çift sıralanmış aslanlar, Türk milletinin birlik ve beraberliğini simgeler. Anadolu’da uygarlık kuran Hititler’in sanat üslubu ile yapılan aslan heykelleri, kuvvet ve sükûneti de anlatır. Yol traverten taşları ile döşelidir. Taşların aralıklı dizilmesi sebebiyle yürüyenler, yere bakarak ilerlemek zorunda kalır ki bu da Anıtkabir’e yaklaşan kişinin başını eğik tutmasını sağlar.
Aslanlı Yol’un sonunda yer alan 15 bin kişilik Tören Meydanı’nın zemininde siyah, kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlardan 373 adet halı ve kilim deseni vardır. Anıtkabir’in 28 basamaklı tören meydanına giriş merdivenlerinin ortasında, tek parçalı yüksek bir direk üzerinde Türk bayrağı dalgalanır. 33.53 metre yüksekliğindeki bu direk, Avrupa’daki tek parça çelik bayrak direklerinin en yükseğidir. Bayrak direğinin kaidesinde yer alan kabartmada, meşale Türk medeniyetini, kılıç taarruz gücünü, miğfer savunma gücünü, meşe dalı zaferi, zeytin dalı ise barışı simgelemektedir.
Anıtkabir’in en önemli bölümü olan mozoleye çıkan 42 basamaklı merdivenlerin ortasında ‘Hitabet Kürsüsü’ yer almaktadır. Mermer kürsünün ortasında Atatürk’ün ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ sözü yazılıdır. Mozole’nin, ön ve arkası sekiz, yan cepheleri on dört kolonla çevrelenmiştir. Mozole cephesinde, solda Atatürk’ün Türk gençliğine hitabesi, sağda ise Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. yıldönümünde söylediği Onuncu Yıl Nutku yer almaktadır. Harfler taş kabartma üzerine altın yaldızla yazılmıştır.
Büyük Önder Atatürk’ün naaşı, mozolenin birinci katı olan şeref holündeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odasındadır. Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde odanın piramit tavanı mozaiklerle süslüdür. Mezar odasının ortasında kıble yönünde kırmızı mermer sanduka ve bu sandukanın çevresinde Türkiye’deki Bütün İllerden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden ve Azerbaycan’dan gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar vardır.
1960 yılında açılan Anıtkabir Atatürk Müzesi’nde Atatürk’ün kullandığı eşyalar ve kendisine hediye edilen armağanlar, giysileri hatta okuduğu kitaplar aldığı notlar sergilenmektedir. Burası eklenen yeni bölümlerle Çanakkale Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’nın da canlandırıldığı bir müze haline gelmiştir.
İNÖNÜ’NÜN LAHDİ
Barış ve Zafer Kuleleri arasında yanları açık sütunların oluşturduğu galerinin ortasında 25 Aralık 1973 yılında vefat eden Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı’nın Batı Cephesi komutanı ve II. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün sembolik lahdi yer almaktadır.
Ata’nın Yattığı Yer
Şeref Holüne 33 basamak bir merdivenle çıkılır. Burası, 20 metre yüksekliğinde eni 32, boyu 60 metre muhteşem bir salondur. Tavanları altın mozaiklerle, Türk kilim desenlerinin benzeri motiflerle işlenmiştir. Salonun en gerisinde açılmış olan yüksek bir pencereden Ankara Kalesi görülmektedir. Pencerenin bulunduğu duvarda, Ata’nın «Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır» ve «Ne mutlu Türküm diyene!» vecizeleri altın yaldızla yazılmıştır. Büyük Lahit bu pencerenin önünde, basamaklarla yükseltilmiş ihtiram köşesindedir. Asıl mezar lahdin altındadır.
Atatürk’ün kabrinin Anıttepe’ye yaptırılmasını ilk olarak Aydın Milletvekili Mithat Aydın önerdi. Ancak, ölümünden yıllar önce Anıttepe’yi gezerken “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri” diyen Atatürk, oraya gömüleceğini hissetmiş gibiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.