GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE OYALARIMIZ VE ANLAMLARI...


Sözsüz iletişim harikası oyalar

Anadolu kadını oyalarla sadece başörtüsünü süslemez, onları adeta birer sözsüz iletişim unsuru olarak kullanırdı. Örneğin; eşine kızan gelinler acı biber oyası, aşık arkadaşlar mor sümbül oyası örterdi başına… İşte oyalar ve anlattıkları:

Yeşilin tonları: Yeni gelinin evinde eşiyle mutlu olduğunu,

Sarının tonları: Mutsuzluğu, üzüntüyü, sıkıntıyı ve ümitsiz aşkı,

Mor Sümbül: Kızın aşık olduğunu,

Pembe sümbül: Kızın nişanlı olduğunu,

Beyaz Sümbül: Sadakat ve bağlılığı,

Badem Baharı: Kızın sevdiği kişi ile evleneceğini,

Biber oyası: Kadının eşi ile arasının iyi olmadığını,

Acı biber oyası: Kadının eşine çok kızdığını,

Arpa çiçeği oyası: Kadının eşinin ilgisizliğinden şikayetçi olduğunu ifade eder.

Müjde oyası: Genç kadının bebek beklediğini müjdeler.

Yabani gül oya: Eşi başka şehirde çalışan kadınlar tarafından kullanılır.


OYALARIN DİLİ

Eskiden kocaya darılmak, kaynanayla atışmak, eltilerle kavgaya tutuşmak edebe aykırı olduğu için kadınlar dile getiremedikleri hislerini oyalar aracılığıyla anlatırlarmış.Oya, sözsüz bir lisan Anadolu kadını için. Bir nevi ifade aracı. Kadınların iç dünyalarının en güzel ifadesi. Öfke, kızgınlık, sevinç, üzüntü, acı her türlü duygu oyaların ilmeklerinde anlam bulmuş bu coğrafyada.
Bu nedenle Anadolu’da yapılan her oyanın özel bir adı var. Kaynanasına iyi bir mesaj iletmek isteyen yeni gelin, çayır çimen oyası işlenmiş yemeni hediye ediyor ki, aramız çayırlar gibi püfür püfür, çimenler gibi iç açıcı olsun diye. Hayatından hoşnut olmayan bir gelin kıllı kurt oyası işlenmiş yemeni ile arz-ı endam ediyor sokaklarda. Feleğin çemberinden geçmiş bir kadının yemenisini ise çarkıfelek oyası süslüyor. Mutlu olamayıp, gün yüzü göremeden kocasından ayrılan kadın, ağıtını çarkıfelek oyasına yakıyor. Genellikle karı-koca, elti, gelin-kaynana arasındaki ilişkilere atıfta bulunan anlamlar taşıyor oyalar. Her ilmek, ilişkileri düzenlemek için atılmış sanki. Kaynana dili, berber aynası, gülen bebek oyası, Medine çiçeği, kirpik oyası, baharlı biber, enginar çiçeği oyası… Günümüzde antika gibi bir değer taşıyan oya, el emeği göz nuru bir el sanatı. Hangi gözler, nasıl dizmiş o incecik sıraları? Akıl sır ermiyor o düğümlere… Pul, resim, mendil, tesbihin koleksiyoneri olur da bu kadar anlam içeren oyaların meraklısı olmaz mı? Elbette ki, içine oya sevdası düşmüş bir kadının oyalarla yolu kesişmiş en nihayetinde.


HANGİ OYA NE DİYOR?

Gelin adayı evlenmeden önce kaynanasına çayır çimen oyası yapıp yolluyor; bu, ‘aramız çayır çimen gibi huzurlu, ferah, çiçek gibi olsun’ anlamını taşıyor.

Hayatından hoşnut olmayan gelin kıllı kurt oyalı yemeni yapıp takıyor.

Gelinin kaynanasıyla arası iyi değilse mezar taşı oyası işliyor. Bu, ‘Aramızdaki soğukluk mezara dek sürecek’ manasını taşıyor.

Kocasıyla veya kaynanasıyla arası iyi olmayan gelinler ise biber oyası yapıyor. ‘Aramız biber kadar acı anlamına geliyor.

Özellikle Mudurnu yöresinde yapılan çınar yaprağı oyası, uzun ömür ve bilgelik temennisi için işleniyor.

Portakal çiçeği, olgunlaşmış meyvesi ile aynı zamanda ve dalda yer alan tek çiçek. Bu nedenle yapılan portakal çiçeği oyası doğumla ölümü, gençlikle olgunluğu, ümitle maziyi ifade ediyor.

Zilli maşa oyası anonim bir oya çeşidi. Halk arasında kavgacı, geçimsiz, eli maşalı insanları simgeliyor. Kötü ruhları kovaladığına inanılıyor. Zilli maşa aslında bir müzik enstrümanı. Dansözlerin zillerine benzetiliyor. Bir de karagöz oyununda, karagöz oynatıcısı hayalinin oyuna ara verdiği zaman çaldığı alete zilli maşa adı veriliyor.

Çarkıfelek oyasını, mutlu olamayıp eşinden ayrılan kadınlar işliyor.
Kütüle oyası Adana’da yapılan bir oya. Nikâhtan sonra gelin, eltisine kütüle oyası veriyor ki, aramız çiçek gibi olsun diye.
Umudun, aşkın ve bekaretin sembolü olan sümbül oyası Tokat’ta yapılıyor.
Kaynana dili oyası, acı ve çok konuşan kaynanaları ifade ediyor.
Çok şık olan oyaya saray süpürgesi denilmiş.

SÜNBÜL: Aşkın ve mutluluğun simgesidir
MOR SÜNBÜL: Aşık kızı
PEMBE SÜNBÜL: Nişanlı kızı
KARANFİL: Erkek takıyorsa yavuklusu var demektir. Evli kadınlar takarlar
SARI NERGİS: Umutsuz aşkını anlatır
YABAN GÜLÜ OYASI: Erkeği gurbete giden kadını
BADEM ÇİÇEĞİ: Sevdiğiyle evlenecek kızı
ERİK ÇİÇEĞİ: Gelinler bağlar.
BAHAR ÇİÇEĞİ: Kocasıyla arası iyi olmayan.
KIRMIZI ACI BİBER: Kocasıyla arasının acı olduğunu dile getirir.
MÜJDE OYASI: Bebek bekleyen kadın takar
DAL OYASI: Oğlu, kızı olan yeşil yapraklı oya takar
ÇAYİR ÇİME OYASI: Gelin-kaynana ilişkisinin iyi olduğunu simgeler
MEZAR TAŞI: Aradaki soğukluğun ölüme dek süreceğini anlatır


Kaynana Yumruğu***: Bu oyanın adı kadar , hikayesi de ilginçtir. Adını "kaynanasının sardığı bir tencere baklalı yaprak dolmayı yiyen gelinden" alan oyayını hikayesi şöyledir.

Akşam gelecek misafirler için bir tencere yaprak dolması saran kaynana, tencereyi ocağa koyarak komşuya gider. Evden çıkmadan önce de gelinine ocaktaki dolmayı kontrol etmesini söyler ve evden ayrılır. Ocakta pişen yaprak dolmasının kokusu, hamile olan ve aşeren gelinin burnuna öyle güzel kokar ki, gelin dayanamayıp birer ikişer yer. öyle ki tencerede dolmanın bittiğini bile fark etmez. akşam eve gelen kaynana tencerenin kapağını açınca; sabah sardığı dolmaların yerinde yeller estiğini görür geline çıkışır. Gelin ise, " bir tek bir tek aldım, tükenmeyecek sandım" der. Kaynana ise, gelinin bu sözlerine: "Ekşiliymiş, mayhoşmuş diyerek gelin; Bir tencere dolmayı nasıl yedin? şeklinde karşılık verir. Ve o sinirle gelinine bir sille atar. Gelinse, her şeyi sinesine çekip odasına gider. Odasında sessiz sessiz ağlarken; duygularını iğne ve iplikle oyalara döker: "Yumruk" şeklinde yaptığı oyaya da "Kaynana Yumruğu" adını verir.

sadece hikayeleriyle değil, duyguların düşüncelerin açıkça aktarılamadığı ortamlarda içerdikleri mesajlarda tüm duygulara tercüman olan ve onları dile getiren oyalarda vardır. Şimdilerde çeyiz sandıklarında yada köylerde kullanılsa da bir genç kızın başında Papatya Oyası varsa "temizliği ve saflığı", kır menekşesi varsa " yalnızlığı ve çekingenliği ifade eder. Eğer bir genç kızın gönlüne aşk ateşi düşmüşse "Mor sümbül" oyalar toz pembe yazmaları süsler. Sarı nergisler, "ümitsiz, aşka düşüp; gönül asısı çekenlerin" duygularına tercüman olur; Pembe güller ve karanfiller, "sevip ve sevilenlerin başında açardı.



Bir genç kız sevdiği oğlanın karşına beyaz sümbül oyalarla süslü yazmayla çıkarsa, bunun anlamı sana sadığım ve ölene kadar da seninim demektir.

"badem çiçeği" adı verilen oyanın da kaynana için anlamı bir başkadır: "Sözlenen veya nişanlanan bir genç kız bu birlikteliği evlilikle sonuçlandırmak istiyorsa kaynanasının nişanı takip eden ilk ziyaretinde başına, kenarı badem çiçekleriyle bezenmiş bir yazma bağlar"


Zembil oyası yapımı son derece zordur. Bu oyaya kaynana oyası denir. Zembil oyası, kaynana oyasınıdır. Nasıl bu oyayı yapmak zor ise, kaynananın gönlünü de hoş etmek o derece zordur.



Menekşe oyası: Eğer gelinin bekar görümcesi varsa, onun biran önce evlenip gelin kızın başından gitmesi için görümceye "menekşe oyalı yazma" verilir. Eğer görümce evlenip giderse; oğlan evinin tek kızı gelin olacaktır.




Gelincik oyası: Gelinin bohçasına da kaynanaya gönderilen gelincik oyası " gelininin baba evinde bir gelincik gibi narin yetiştirildiğini , güzelliğinin ise yine bir gelincik gibi zarif ve doğal olduğunu söyler. Ayrıca gelininin el değmemiş bir çiçek olduğunu anlatır.


Böyle bir kültürle bezenmiş ulkemizde eskiden her şey konuşulmaz bunların çoğunu oyalarla anlatırlarmis. "Gelin parmağı oyası" bu oya, gelinin becerikliliğini marifetini herkese göstermek için kaynana tarafından yapılır. Oyalar bazen bir şikayet mektubu, bazen sayfa sayfa okunan hayat hikayesine dönüşür. Öyle ki Erik çiçekli oya bulunduran, eşini seven ve eşi tarafından sevilen kadınların yazmalarında bulunur. Eşinin ilgisizliğinden şikayet için çalı çiçekli oya takılır akrabalarının yanında başlarına.

Oyalar, kadınlarımızın hem süsü hem dili hem de düşüncesi olmuştur; olmaya devam edecektir.......


Oyaların dilini anlamak için özellikle nişan ve düğün bohçalarında hediye olarak kullanılan iğne oyalı yemenilerin desenlerine dikkat edilir. Bu bohçalarda yatan gizli mesajların bir kısmı şöyledir:

Üzüm Oya:Ömür boyu tatlılığı simgeler. Özellikle kayınvalide bohçasına konulur.

Sarmaşık Oya:Gelinin kayınvalidesine duyduğu sevgi ve muhabbeti simgeler.

Biber Oya: Gelin bohçasında özellikle kullanılmaz çünkü tatsızlığı ve acıyı simgeler. Yaşamından memnun olmayan gelinler durumlarını ailelerine biber oyası yaparak anlatırlar. (Biber baharı çiçeği: Kocasıyla arası naoş olan yeni gelin bu oyayı bağlar. Eğer kırmızı acı biber oyası taktıysa başına kocasıyla arasının kırmızı biber gibi acı olduğunu belirtir.)

Kaynana Dili: Gelin - kayınvalide geçimsizliğini ifade ettiği için düğün bohçasına konulmaz

Genevir Oya: Oğullarını evlendiren anneler, ağırbaşlılığı simgelediği ve iki renkle yapıldığı için, duruma göre hareket edeceklerini belirtmek üzere kullanırlar.

Elma Çiçeği: Baharı ifade eder. Sevinç ve müjde anlamlarıyla yüklüdür. Kayınvalide, görümce ve elti gibi yakın akrabalara hediye edilir. Bebek bekleyen yeni gelinler müjdeyi çevrelerine elma çiçeği oyası işleyerek verirler.

Asker Oya: Eşleri ya da çocukları askerde olan arkadaşlar kullanır. Böylece çevredekiler eşi askerde olan genç gelinlere daha bir özen ve saygı gösterirler.

Karanfil Oya: Güzellik, hoşluk, memnuniyet ifade eder. Gelin bohçasında kullanıldığı gibi, çok sevilen dostlara hediye edilir. Evlenecek gençlere çeyizlik hediye yapılacaksa özellikle tercih edilir.

Portakal Oya: Eskiden kıl kök üzerine yapılan birkaç özel, oyadan birisidir. Özellikle çeyizlik olarak hazırlanır. İpek eşarp üzerine dikilir.


Kızılcık Oya: Hayatından memnun görünen ancak derdini ifade edemeyen kadınların “Kan kustum kızılcık şerbeti içtim” cümlesine görsel tercüman olur.

Gül Oya: Sonsuz sevgiyi ve mutluluğu anlatır.

Müjde Oyası: Genç hamile kadın başına müjde oyası takarak bebek beklediğini ilan eder.

Yeşil yapraklı dal oyası: Oğlu, kızı olan annelere hediye konur.

Sümbül çiçeği oyası: Aşık genç kız ya da nişanlı kız başına bağlar. Sümbül, aşkın ve mutluluğun simgesidir. Mor sümül aşık kızı, pembe sümbül nişanlı kızı, beyaz sümbül bağlılığı anlatır.

Ayrıca, "arkadaşım Çantası", "Ergen Bıyığı", "Aşık Yolunu Şaşırmış", "Deli Dut", "Balık Kılçığı" ve "arkadaşlar Coşturan" gibi isimlerle anılan oyalar da vardır. Günümüzde şarkılardan ve güncel olaylardan da esinlenerek "Şakşuka",


Oyaların görsel dili halk arasında söylenen manilere de konu olmuştur:

" Yarimin ince beli

Sarmayan olsun deli

Gelinim çok mutlusun

Başındaki papatyadan belli'

Utangaç geline sorma oyasının rengine bak

Oyaların yanında renklerin de dili vardır. Sarı renkli yemeniler yeni doğan bebeklerin üstüne örtülür. Çünkü sarılığa engel olduğuna, var olan hastalığın da geçeceğine inanılır. Mavi renkli yemenilerin ise nazardan koruduğuna inanılır. Yeşil ve tonları gelinin evde mutlu olduğunu, sarı oya mutsuz, halsiz ve bezginliğini ifade eder.
Yüzlerce yıllık geleneklerle Anadolu kadını, birçok kez içine attıklarını, konuşamadıklarını; kısaca açıkça aktaramadıklarını oyalarla anlatma yoluna gider. Kadınların tercümanı olmuştur oyalar. Papatya oyası "temizliği ve saflığı", kır menekşesi "yalnızlığı ve çekingenliği", mor sümbüllü oya, "gönlüne aşk ateşi düşen genç arkadaşları" simgelerken sarı nergizler, "ümitsiz aşka düşüp, gönül acısı çekiyorum" demeye gelir. Anadolu'da genç bir kız sevdiğinin karşısında beyaz sümbül oyalarla süslü yazmayla çıkması, ;'sana sadığım ve ölene kadar da seninim" demenin sessiz bir yoludur. Bu sessiz ama renkli dünyanın dilini öğrenmeye devam ediyoruz. Düğün ve nişan bohçalarının vazgeçilmezi olan badem çiçeği ve gelincik, içerdikleri anlamlar bakımından Türk kadınının inceliğinin de bir göstergesi gibi. Badem çiçeği oyası kaynana için anlamı başka bir önem kazanır. Sözlenen veya nişanlanan bir genç kız bu birlikteliği evlilikle sonuçlandırmak istiyorsa kaynanasının nişanı takip eden ilk ziyaretinde başına, kenarı badem çiçekleriyle bezenmiş bir yazma

bağlar. Bundan sonra iş, mesajı alan kaynanaya düşer. Kaynanaya özel oyanın adı "zembil" ve "gelincik"tir. Zembil sözlük karşılığı olarak "hasırdan örülmüş iki kulplu torba" anlamına geliyor ve halk arasında "kaynana oyası" olarak bilinir. Görünüşü çok güzel olan bu oyanın yapımı da o derece zordur. Nişanlı genç arkadaşlar bu özelliği nedeniyle zembile "kaynana oyası" adını vermeyi tercih etmiş. Yani anlam son derece açık: Zembil oyasını yapmak ne kadar zor ise, kaynananın gönlünü hoş etmek de o derece zor. Kaynanaya zembil dışında gönderilen bir başka oya da "gelincik"admı taşıyor. Kaynanaya gönderilen bohçada yer alan bu oya, gelinin baba evinde bir gelincik gibi narin yetiştirildiğini, güzelliğinin ise yine bir gelincik kadar zarif olduğunu simgeliyor. Çiçeğinin kırmızı rengi de gelinin el değmemiş bir çiçek olduğunu anlatır. Yani kırmızı renk, hem bekareti hem de kan simgelemekte. Kan ise yaşamın ve doğurganlığın göstergesidir. Kısacası, kız tarafı "bizim kızımız saf ve temiz; üstelik bir çiçek kadar da narin. Biz gözümüz gibi baktık, büyüttük. Kaynana, sen de kızımıza böyle davran" mesajını veriyor erkek tarafına, özellikle de kaynanaya.


GÖRÜMCE İÇİN MENEKŞE OYASI
Anadolu'daki yaygın aile yapısı içinde gelin – kaynana - görümce bağlantıları kimi zaman patlamaya hazır bir bomba anlamına da gelebiliyor. Yabancı bir eve gelen gelin, evin iki hakimi yani kaynana ve görümce ile dirlik içinde yaşamayı başarmak zorunda. Kadınlar arasındaki bu iktidar çe-kişmesinde gelinin işi biraz daha zor. Oyalar yeni gelinlerin hislerinin tercümanı olmayı sürdürüyor, Eğer gelinin bekar görümcesi varsa, onun bir an önce evlenip gelin kızın başından gitmesi için görümceye "menekşe" oyalı yazma verilir. Eğer görümce evlenip giderse oğlan evinin tek kızı gelin olacaktır. Bazı oyalar çeyizlerde bulundurulurken bazıları da genç kıza mutsuzluk getireceği inancıyla bulundurulmaz. Özellikle, "çilek oyası" gelinin oğlan evinde çileli günler yaşamaması için bohçaya konmaz. Aynı düşünceyle Zoğal oyalı yazma da kaynanaya gönderilen bohçada yer almaz. Zoğal, ekşi bir meyvedir ve gelinle kaynana birbirine ekşi görünmesin diye bohçaya konmaz. Anadolu'da kaynanaya verilen oyalar yanında, kaynananın da geline verdiği oyalar var. Gelinin becerikliliğini, marifetini göstermek için kaynana tarafından yapılan oyaya "gelin parmağı" deniliyor. Bu oyanın "on parmağında on marifet" sözüyle de ilişkisinin olduğu sanılsa da "gelin parmağı oyası" kaynanayla gelin arasındaki ilişkinin ne kadar düzeyli olduğunu göstermesi açısından önemli.


"SENİN İÇİN GÖZYAŞI DÖKÜYORUM"
Oyalar, Anadolu kadınının elinde, kimi zaman bir aşk na-mesine, kimi zaman bir şikayet mektubuna, bazen de sayfa sayfa okunan bir hayat hikayesine dönüşüyor. Öyle ki, eşi tarafından sevilen kadınların yazmalarını erik çiçekli oyalar süslerken, eşinin ilgisizliğinden şikayet eden kadınların yazmasında da çalı çiçekli oyalar görülüyor. Koca evinde hayatından memnun kadınlar, akrabaları geldiğinde "çayır çimen" oyalı yazmalarla örtünürken; kocası gurbette olanların yazmalarında "yaban gülleri" bulunuyor, Eğer bir kadının yazmasmdaki güllü oya inciliyse, "yalnızım senin için gözyaşı döküyorum" anlamına geliyor. Bir kadın çevresine "yalnızlığını, bahtsızlığını, sevgisizliğini" dile getirmek isterse yazmasında "mezar taşı" adı verilen oyayı kullanıyor. Anadolu kadının kıvrak zekasını oyaların renginde, seçtiği ya da motifin gerçekliğinde görmemiz mümkün. Anadolu'da her genç kızın ve her evli kadının sandığından büyük bir özenle saklanan oyalar, nesilden nesile aynı titizlik ve coşkuyla aktarılıyor. Bunca zaman kadınlarımızın hem süsü hem dili hem de düşüncesi olan oyalar, bu görevlerini daha uzun yıllar sürdüreceğe benziyor.......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.