Napolyon Waterloo Savaşı' nı neden kaybetti?

V.HUGO

Napolyon Waterloo Savaşı' nı neden kaybetti?
Victor Hugo, Sefiller'de "Waterloo bir savas degildir, dünyanin yüzünün degismesidir" diyor, gerçekten de Waterloo tarihçilerce Birinci Dünya Savaşı öncesi son kesin sonuçlu ve büyük savaş olarak kabul edilmektedir.
Bu savaş Avrupa kıtasının hatta dünyanın kaderini değiştirdi. History Channel Waterloo belgeselinde şöyle diyor : "Napolyon, kıyaslandığında Büyük İskender, Büyük Friedrik, Sezar ve Hannibal'den daha fazla savaş görmüş ve kazanmış biri, ama biz onu sadece Waterloo ile hatırlıyoruz, ne büyük bir trajedi."
Tarihçiler yıllardır Napolyon gibi yenilmez bir asker ve zamanın efsanevi Fransız ordusunun bu savaşı nasıl kaybettiğini sorgular.
Aslında Rusya hezimetinin ardından yolunu tutmak zorunda kaldığı Elbe adasından kaçtıktan sonra iktidarı tekrar ele aldığında, savaş Napolyon'un düşündüğü son şeydi. Mali durum kötü, ordu ise savaşa hazır durumda değildi. Prusya, İngiltere gibi büyük devletlere barış ilan etti, ancak hiç biri bunu kabul etmedi, hepsinin isteği Napolyon belasından sonsuza dek kurtulmaktı.
İngiltere, Prusya ve İsveç hemen birleşti, bu orduların başında Napolyon'dan en fazla nefret eden adamlar, Wellington Dükü Arthur Wellesley, Prusyalı General Von Blucher ve İsveç'ten Napolyon'un kişisel düşmanı da Bernadette bulunuyordu.
Zor durumdaki Napolyon yine de bir savunma savaşı düşünmedi, ona göre savaşı kazanmanın en iyi yolu ne olursa olsun hücum etmekti. Napolyon askeri alanda bir hücum ustasıydı, buna karşın Wellington dükü başarılı bir savunmacı.
Napolyon'un yaptığı hücumlar bir türlü sonuç vermiyor, İngilizler iyi direniyordu, özellikle Fransızların efsanevi süvarilerine karşı uyguladıkları kare savunması şaşırtıcı ve mükemmeldi.
Böylece Fransızlar Prusyalılar yetişene kadar İngilizleri haklayıp birleşmelerini önlemeyi başaramıyordu, uzaktan bir ordu görünüp ordunun Fransız değil Blücher'in Prusya ordusu olduğunun ortaya çıkması savaşın seyrini belli etmeye başladı.
Özellikle başarısız süvari ve top hücumlarından sonra gelen ve şapkasını kaldıran Wellington'un "hücum" emriyle başlayan İngiliz saldırısı Napolyon ordularının geri çekilmesine, dağılmasına yol açıyordu, öyle ki Napolyon'un hiç bir savaşta yenilmeyen, hiç kaçmayan ünlü imparatorluk muhafızları dahi korkuyla yerlerinden ayrılıp, geri çekidiler.
Müttefik ordu artık kazanmıştı, askerlerinin adeta taptığı Napolyon vahşice bir karar vererek top hücumu başlattı, büyük çoğunlukla kaçan kendi askerlerini vuran bu hücum da başarılı olmadı.
Bütün faydasız çabaların sonunda kaçma vakti gelmişti. Adamları Napolyon'a gelip "nereye gideceğiz" diye sordular, "Paris'e" diye cevap verdi, "Gerisini Tanrı bilir."

Bundan sonrası herkesin bildiği gibi, dünyanın en güçlü adamının tarihten silinişi, St helena sürgünü ve bir büyük imparatorluğun çöküşü, Avrupa'nın en güçlü ve etkili devleti olan Fransa'nın bu nüfuzu İngilizlere kaptırışı.
Başta da belirttik. Bu büyük ve ilginç savaşın içeriğinde en çok merak edilen Napolyon'un bu savaşı niçin kaybettiğidir. Böyle yenilmez bir adamın ne olursa olsun bu şekilde hüsrana uğramaması gerekmez miydi?

Elbette Napolyon'un bu savaşı kaybetmesinin bazı nedenleri vardı, işte konuşulan nedenler.
-Napolyon savaş sırasında müthiş mide ağrısı çekiyordu, midesinden yıllarca rahatsızlık duran Napolyon savaş günleri yürümeyecek, hareket edemeyecek kadar ağrı çekiyor, buna rağmen savaş yönetmek, saatlerce at üstünde koşturmak zorunda kalıyordu.
-Napolyon, yerlerin çamurlu ve elverişsiz olduğunu görerek topların geçemeyeceğini düşünmüş ve yarım gün bekleyip zaman kaybetmişti, bu zaman, İngiliz-Prusya ordusunun birleşmesini sağlayacaktı.
-Napolyon eskisi gibi değildi, sinirli, gergin ve kendisini odaklandığı işe veremez hale düşmüştü, kararlarında bazen çıldırmış bir ruhtan kesitler görülüyordu.
-Askerleri, özellikle Mareşal Ney, onun savaşı yönlendirmediği zamanlarda verdikleri başarısız ve riskli emirlerle ordunun telef olmasını sağlamış, manevra kabiliyetini zaten çok azaltmışlardı.
-Askerler imparatorlarına eskisi kadar bağlılık duymuyor, Rusya hüsranının da etkisiyle orduda eski kendine güven sağlanamıyordu.
Bunlar yenilginin sebepleri olarak gösterilir, ne kadarı doğru ne kadarı yanlış...
Wellington dükü Napolyon'u yendikten sonra büyük sükse yaptı. Napolyon'a olan kini öylesine büyüktü ki, onun metreslerini bile topladı, siyasete atılıp İngiltere başbakanı oldu.
Blücher en büyük düşmanını yok etmenin zevkiyle üç yıl daha yaşayıp öldü.
Napolyon ise Rusya'yı, Osmanlı imparatorluğunu, İngiltere'yi, tüm Avrupa'yı, Afrika'yı istila etmek hülyalarıyla başladığı atılımını sürgünde, zalim İngiliz valinin kendisine göz açtırmadığı bir adada, yaşlı, hasta ve yatalak bir eski imparator olarak tamamlamış oldu.

*




Y.Kemal Beyatlı, Târih Musâhabeleri, ''Küçük Milletler ve Büyük Milletler'' adlı yazısından.


KÜÇÜK MİLLETLER VE BÜYÜK MİLLETLER
........
Napolyon 1808'den sonra bütün Avrupa'yı bir BİRLEŞİK DEVLETLER şekline sokmuş ve bu parlak imparatorluğun başına , Charlemagne'dan daha büyük bir azametle kurulmak hulyâsına kapıldı. O zaman, bütün Avrupa devletlerini yenen ve onları ittifâkının dâiresine sokan bu fâtihe, bu iş o kadar kolay görünmüştü ki bu projeye îtirâz eden bâzı uzağı gören Fransız diplomatları gülünç addedildiler. Derken fâtih imparatorun tâlii bir dönüverdi: Moskova yangını, Leipzig mağlûbiyeti, düşmanlarının tâ Paris'e girişleri, üstüste gelen bu darbelerden sonra NAPOLYON soluğu ELBE Adası'nda aldı. Yüz gün saltanattan, Waterloo'dan Sainte Héléne'den bahse hâcet yok; çünkü o işin bu safhası bir dramın ancak épilogue denen kısmıydı.
Tabîatin ezelî kaanunlarının esrarlı hükmü o zaman da kendini göstermişti. Bu hükme göre: Ne kadar dâhî olursa olsun bir insan, bir plânla tabîati kendine râm edemez.
Büyük denizlerde büyük balıklar, kendilerinden küçük balıkları milyonca seneden beri yok edememişler, o sularda milyonca seneden beri büyük balıklar, küçük balıklar hep bir arada yaşıyorlar ve ürüyorlar.
Gaalibâ tıpkı böyle, şu köhne toprakta da büyük milletler, küçük milletler hep bir arada dâimâ yaşayacaklar.

YAHYA KEMÂL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.