KIRKLARELİ TARİHİ...

KIRKLARELİ

 Kırklareli tarihi


HIZIR BEY KÜLLİYESİ













Kırklareli’nin çok eski zamanlara dayanan bir târihi vardır. Kırklareli-Aslıbey arasında üç sun’î tepe olduğu gibi Aşağıpınara-Eriklice Köyleri arasında höyükler ve mezarlar bulunmuştur. Hititler, Boğaz ve Marmara Denizinin doğu sâhillerine kadar uzanıp Trakya denilen bu bölgeye geçmemişlerdir. Bu bölge târih sahnesine Traklarla girmiştir. Traklar, Trakya’ya adını veren fakat bugün yok olan bir kavimdir. Traklar M.Ö. 1200-513 arasında bu bölgede yaşamışlardır. Traklar Önasya ve Tuna dolaylarından gelen Türk kavimleridir. Traklar gibiÇanakkale civârında yaşayan Truvalılar da Türk asıllıdır. ABD Harvard Üniversitesi profesörü Calvert Watkins, Truvalıların konuştukları Luvian dilinin Hitit dili ile aynı kökten olduğu, Hititler gibi Truvalıların da Türk kavimleri olduğunu Truva Kralı Priam ile oğlu Paris isimlerinin de aynı kökten geldiğini târihî vesikalarla isbat etmiştir. Fransız ilim adamlarından Montaigne de Denemeler isimli eserindeTruvalıların Türk kavmi olduğunu söyler. M.Ö. 1200’lerde Firikler bu bölgelerden Anadolu’ya geçtiler.
 M.Ö. 700 yıllarında Türkistan Stepleri ve Hazar Denizi civarında göçebe olarak yaşayan İskitler Romanya ve Bulgaristan üzerinden Trakya’ya indiler, Traklarla kaynaştılar.Uzun müddet birlikte yaşadılar. İskitler o tarihte atı en iyi şekilde kullanan milletti. Pers hükümdarı Dariyus (Dara) 170.000 kişilik bir ordu ile 600 parçalık bir donanma hazırladı. İskitleri yenip, Anadolu’yu, Kafkas ve Karadeniz mâdenlerini, kalay ve ambar (hububât) yolunu, Trakya ve Balkanları ele geçirip İtalya’ya uzanmak istiyordu. Kendisine İyonyalılar da yardım ettiler. Dariyus Vize’ye kadar geldi. Vize’de konaklayıp Kaynaren üzerinden Bulgaristan’a girdi, fakat Tuna boyları ile Karadeniz kıyılarını alamadı. İskitler sık ormanlar içinde gerilla savaşı yapıp gözükmüyorlardı. Dariyus’un bu büyük seferi neticesiz kaldı. Merkezi Vize’de olan “Trakya Straplığı” kurdu ise de 25-30 sene devam etti. Atina Devleti M.Ö. 440’ta Persleri yenince burası Atina Devletinin eline geçti.

Makedonya Krallığı M.Ö. 336’da Yoğuntaş (Polos) civârında Atina Devletini yenerek bu bölgeyi ele geçirdi. Makedonya Kralı Filip’in oğlu İskender, Pers Devletini yıktı. Hindistan’a kadar uzanarak, Anadolu gibi bu bölge de Makedonya Krallığının hâkimiyetine geçti.

Makedonya Kralı İskender’in ölümü Roma Devletinin yayılmasına sebeb oldu. Roma İmparatorluğu M.Ö. 168’de Trakya’ya girdi. Vize ve Pınarhisar’a kadar sokuldular. Trakların güçlü savunması karşısında Vize’de Roma İmparatorluğuna bağlı “Doğu Trakya Krallığı”nın kurulmasına M.Ö. 72’de râzı oldular. Bu krallık fazla yaşamadı. M.S. 46 senesinde Romaİmparatoru Klaudus, Doğu TrakyaKrallığına son verdi. Vize, Lüleburgaz, Babaeski ve Karıştıran bölgeleri Roma’ya ilhak edildi. Roma İmparatorluğu M.S. 395’te parçalanınca bu bölge Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü.

Osmanlı Devleti Kırklareli’yi, Sultan Birinci Murad Hüdavendigâr zamanında 1362’de fethetti. Bizanslılar geri alınca Sultan Birinci Murad Han 1363’te Edirne ve Kırklareli’yi tekrar fethetti. 1402 Ankara Savaşı ile Osmanlı Devleti sarsıntı geçirdi. Burası Fetret Devrinde Süleyman Çelebi’nin ve 1411’de kardeşi Musa Çelebi’nin eline geçti. 1413’te Çelebi Sultan Mehmed bütün Rumeli’yi alıp, bölünen Osmanlı Devletini yeniden birleştirdi. Çelebi Sultan Mehmet Han ile Sultan İkinci Murad Han zamanında, Mustafa Çelebi burasını ele geçirmiş fakat tutunamamıştır.

1878 senesine kadar çok sakin bir yer olan Kırklareli, İstanbul ve Edirne gibi iki büyük şehir arasında kaldığı için fazla gelişememiştir. Kırklareli merkezi Sofya’da bulunan geniş Rumeli Beylerbeyliğinin (eyâletinin) 26 sancağından (vilâyetinden) birinin merkezi olmuştur. Vize de sancaktı. Tanzimâttan sonra Kırklareli, Edirne vilâyetinin (eyâletinin) altı sancağından birine merkez oldu. Yedi kazası vardı. 1876-1878’de birkaç ay Rus işgalinde kaldı. Ayastefanos Muâhedesine göre Kırklareli Osmanlı Devletine bağlı fakat iç idâresinde muhtar Bulgaristan Prensliğine veriliyordu. Berlin Muâhedesinde Ayastefanos Muâhedesi iptâl edildi. Kırklareli yine Osmanlı Devletine bırakıldı.

Balkan Harbinde 28 Eylül 1912’den 8 Temmuz 1913’e kadar 9 ay 10 gün Bulgar işgalinde kalmıştır. Balkan Harbinin mühim muhârebeleri bu bölgede, Pınarhisar ve Lüleburgaz civârında olmuştur. Türk ordusu Çatalca’ya kadar çekilmek zorunda kalmıştır. Birinci Dünyâ Harbinden sonra Yunanlılar, Kırklareli ve çevresini işgal ettiler. Şehir iki sene Yunan işgal ve istilası altında kaldıktan sonra 10 Kasım 1922’de Türkler tarafından geri alınmıştır. Bulgar ve Yunanlılar Kırklareli ve çevresini baştan aşağı yakıp, yıkmış ve yağma etmiştir. Halkın büyük kısmı göç etmiştir. 1924 Lozan Muahedesi (Antlaşması) ile Kırklareli’nde bulunan Yunan ve Bulgar azınlık iâde edilmiştir.
Kırklareli tarihi eserler ve turistik bilgiler
Kırklareli tâbiî güzellikler ve târihî eserler bakımından zengindir. Târihî eserlerin hemen hepsi Osmanlı devrine âittir. Daha önceki dönemlere âit eserler az ve yıkıntı hâlindedir.

Hızır Bey Külliyesi: 1383’te Kösemihaloğlu Hızır Bey tarafından yaptırılmıştır. Külliye; câmi, hamam ve arastadan meydana gelmiştir. Külliye çeşitli zamanlarda tâmir edilmiştir. Minâresi küfeki taşından kare kâideli çokgen gövdelidir.

Kâdı Câmii: Emin Ali Çelebi Ahmed Paşa tarafından 1577’de yaptırılmıştır. Paşa Câmii de denilmektedir. 1958’de tâmir görmüştür.

Bâyezîd Câmii: 1593’te Güllâbi Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Paşa Câmii de denilmektedir. 1958’de tâmir görmüştür.

Kapan Câmii: 1640’da Karaca İbrâhim Bey tarafından yaptırılmıştır. Belediye Sarayının yanında olup 1958’de tâmir görmüştür.

Eski Câmi: Babaeski ilçesinde Fâtih Sultan Mehmed Hanın emri ile 1467’de yapılmıştır. Fâtih Mescidi olarak da bilinir. Pencere çevreleri ve yarım dâire biçimli mihrap, kalem işleri ile bezemelidir.

Cedid Ali PaşaCâmii: Babaeski ilçesinde Mîmar Sinan tarafından 1561-1565 arasında yapılmıştır. Câmi, medrese, hamam, kervansaray ve kütüphâneden meydana gelen külliyeden sâdece câmi zamânımıza kadar ulaşmıştır. Bitki motifleri ile süslü mermer minber ile vâiz kürsüleri ince görünüşlüdür.

Sokullu Mehmed Paşa Külliyesi: Lüleburgaz ilçesinde 1570’te Sokullu Mehmed Paşa tarafından Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye, câmi, medrese, kervansaray ve hamamdan meydana gelmektedir. Câmi tek kubbelidir. Medrese ise câmiyle birlikte plânlanmış ilginç bir eserdir. Câminin iç tarafındaki avlu revaklarının arkasında medrese odaları yer alır. Hamam çeşitli devirlerde, geçirdiği tâmiratlar yönünden orijinalliğini kaybetmiştir. Kervansaray’dan günümüze sâdece kapı ve temel kalıntıları kalmıştır.

Gâzi Süleymân Paşa Câmii: Vize ilçesindedir. Altıncı asırda yapılan kiliseyi, Gâzi Süleymân Paşa on dördüncü asırda câmiye çevirmiştir. 1877’de Ruslar tarafından tekrar kilise hâline getirilip içindekileri Rusya’ya götürmüşlerdir. Osmanlılar tekrar câmi hâline getirdilerse de Balkan Harbinde Bulgarlar yeniden kiliseye çevirdiler. Daha sonra Osmanlılar tekrar câmi hâline getirdiler. İçindeki mozaikler Ayasofya mozaiklerine benzediği için Küçük Ayasofya Camii de denir.

Alpullu (Sinanlı) Köprüsü: Alpullu-Hayrabolu yolunda, Ergene Irmağı üzerinde Mîmar Sinan tarafından 1569’da yapılmıştır. 124 m uzunluğunda olup beş gözlüdür. Kemertaşının genişliği korkuluklarının yüksekliği en önemli özelliğidir.

Sokullu Mehmed PaşaKöprüsü: İstanbul-Edirne yolu üzerinde 1569’da Mîmar Sinan tarafından yapılmıştır. Sivri kemerli ve dört gözlüdür.

Babaeski Köprüsü: Babaeski Deresi üzerinde İstanbul-Edirne yolunda 1633’te yapılmıştır. 72 m uzunluğunda olup altı gözlüdür. Dere taştığı zaman tahrip olmaması için kemer aralarında büyük delikler vardır.

Mağara Manastırı: Vize yakınında bir vâdinin yamacında kayalara yontularak yapılmıştır. Dokuzuncu asra âittir. Demirköy Kalesi kalıntıları; Bizans dönemine âittir. İstanbul’u korumak maksadıyla yapılmış olup, halen harap durumdadır. Vize, Pınarhisar, Lüleburgaz, Polos, Dereköy ve Hediye kaleleri de mevcut olup Bizans devrine âittir. Vize’de surlar, Pınarhisar’da kale, su yolları ve kilise Osmanlı devri öncesine âittir.

Höyükler: Traklar tarafından yapılan yığma tepelerdir. İçlerinde mezarlar bulunur. Dokuzhöyük köyünde 9 höyük Kırklareli-Asilbeyli yolu doğusunda ve Aşağıpınar Eriklice köyleri arasında höyükler vardır.

Tabiî Güzellikler: Kırklareli tabiî güzellikler bakımından zengindir. Dereköy, Kofçaz, Demirköy ve Vize bölgelerindeki ormanlar bu zenginliğin en önemli kaynağıdır.

Velika Deresi: Karaman Bayırına 4 km uzaklıkta orman içi ve dere kenarı dinlenme yeridir. Derede bol miktarda alabalık avlanır.

Dolapdere: Dereköy’ün 7 km kuzeyinde Türkiye-Bulgaristan karayolu üzerinde bir mesire yeridir. Buradan geçen akarsulardan alabalık avlanır.

Dereköy: Kocakaynak ve Çiftekaynak isimli iki güzel su başında ağaçlı bir piknik yeridir.

Kıyıköy: Karadeniz’e hâkim, görünümü çok güzel bir köydür. Köyün deniz kıyısında kumsalı çok temizdir. Köyün kuzeyinden akan Pabuc Deresi ile güneyinden akan Kazan Deresinde sazan ve kefal balıkları avlanır.

İğneada: Demirköye 25, Kırklareli’ne 97 km uzaklıkta Karadeniz kıyısında şirin bir yerdir. 10 km uzunluğundaki kumsalı çok temizdir. Otel, motel ve lokantası mevcuttur.

Kaplıca ve İçmeler: Kaplıca ve şifalı su kaynağı bakımından fakirdir. Kaplıcalarda konaklama tesisleri yetersizdir.

Lüleburgaz Kükürtlü Kaynak: İstanbul-Babaeski yolu üzerindedir. Konaklama tesisi yoktur. Mide, barsak, karaciğer, safra ve idrar yolları hastalıklarına faydalıdır.
Kırklareli nüfus ve sosyal hayat
1990 sayımına göre toplam nüfûsu 309.512 olup, 149.532’si şehirlerde, 159.980’i köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 6.550 km2 olup, nüfus yoğunluğu 48’dir.

Örf ve âdetleri: Bu ilde târih boyunca Traklar, İskitler, Avar, Peçenek ve Bulgar Türkleri, Makedonyalılar, EskiYunanlılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlı Türkleri 1345’ten bu yana bölgeye hâkim olmuşlardır. Bu bölgede Türk-İslâm kültürü yerleşmiş ve eski kültürler ve milletlerin izleri kaybolmuştur. Sâdece bazı târihî eski eserler günümüze kadar ulaşmıştır. 1876-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Balkanlardan göç eden Türklerin konak yeri Kırklareli olmuş ve bu göçler Kırklareli’nin hayat tarzı ve geleneklerine önemli ölçüde tesir etmiştir.

Kıyâfet: Mahallî kadın kıyâfeti renkli şalvar, siyah çarşaf, ferace, çatkı ve bindallıdır.

Şenlikler: Bu ilde; Hıdırellez, Kahava ve Nazari şenlikleri yapılır. Halk oyunları ve halk müziği zengindir. Halk müziğinde Rumeli özellikleri hâkimdir. Anadolu müziğinden biraz ayrılır. Halk edebiyâtı çok zengindir. Meşhur halk şâirleri: Vizeli Alâeddîn Kaygısız, Aşık Ahmed, Şuhudâ, Hacı Rasih, Servet Baba, Şaban Sırrı ve Hayranî’dir.

Eğitim: İlin okuryazar nisbeti yüzde 85’i aşmıştır. Okulsuz köyü yoktur. İlde 106 anaokulu, 238 ilkokul, 64 ortaokul, 5 meslekî ve teknik ortaokul, 13 lise, 12 meslekî ve teknik lise, Trakya Üniversitesine bağlı Kırklareli Meslek Yüksek Okulu vardır. Bu okulun inşaat, işletme ve muhâsebe bölümleri eğitim öğretim vermektedir.
Kırklareli coğrafi bilgiler
Fizikî Yapı
Kırklareli topraklarının % 48’i dağlar, % 44’ü plato ve % 8’i ovalarla kaplıdır.

Dağları: Kırklareli genel olarak dağlık ve dağlar da ormanlarla kaplıdır. Dağlar yüksek değildir. En yüksek yeri Büyük Mahya (1031 m)dır. İlin büyük bir kısmını kuzeybatı-güneydoğu istikâmetinde uzanan Istranca (Yıldız) Dağları kaplar. Bu dizi İstanbul’a doğru alçalarak uzanır. Başlıca tepeler şunlardır: Fatmakaya Tepesi (901 m), Sivri Tepe (851 m), Kaletepe (846 m), Dalyan Tepe (725 m), Kamelya Tepe (776 m), ve Dikilitaş Tepe (503 m)dir. Diğerleri 300 m’den küçüktür. Kırklareli’nde platolar önemli yer tutar. Platolar kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılır. Kuzey platoları Istranca Dağları ile Karadeniz arasında yer alır. Bol yağmur aldıkları için bitki örtüsü zengindir. Limanköy Platosu meşe ormanlarıyla kaplıdır. Dereköy Platosu da kuzey platolarına dâhildir. Güney platolarıIstranca Dağları ile Ergene Havzası arasında yer alır. Bu platolarda hayvancılık ve kuru tarım yapılmaktadır.

Ovaları: İlin en önemli ovası ve vâdisi Ergene’dir. Ergene Vâdisi Tekirdağ’ındaki dağlardan başlar ve dar bir koridordan geçerek güneybatıya uzanır. Ergene Havzasında genişler ve Ergene Ovasını meydana getirir. 50-100 m yükseklikte olan Ergene Ovası çok verimlidir.

Akarsuları: Ergene Çayı; Meriç Nehrinin bir kolu olan Ergene Çayı Kırklareli’nin en büyük akarsuyudur. Istranca (Yıldız) Dağlarından çıkar, bir çok kolları il sınırları içinde 80 km’lik bir yol alarak Pehlivanköy yakınında Edirne il sınırlarına girer. Sık sık taşan akarsuyun yazın suyu az, kışın ve sonbaharda çoktur. Ergene Çayına Paşaköy, Lüleburgaz, Sulucak ve Şeytan Deresi katılır. Rezve Deresi: Istranca (Yıldız) Dağlarından çıkar, hızlı akışlıdır. Türk-Bulgar sınırını meydana getirir.

Gölleri: Kırklareli’nde önemli bir göl yoktur. İğneada çöküntü alanında toplanan bâzı küçük göller vardır. Başlıcaları Erikli Göl, Mert Gölü (Karagöl) ve Sakpınar Gölüdür.
İklimi ve Bitki Örtüsü
İklimi: Istranca Dağlarının kuzeyindeki Karadeniz kıyılarında Karadeniz iklimi, Istranca Dağlarının güneyinde Ergene bölgesinde kara iklimi hüküm sürer.

Kıyıda yazlar serin kışlar ılık geçerken, Ergene Havzasında yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer. Isı farkı seneden seneye değişir. Bâzı seneler kışlar Orta Anadolu’dan daha sıcak geçer. Bunun sebebi Orta Avrupa’nın kara iklimi ile Karadeniz, Akdeniz ve Marmara iklimlerinin karışmasıdır. Senelik yağış ortalaması 578 mm’dir. Bazı kışlar Doğu Anadolu’dan da soğuk geçer.

Bitki örtüsü: Kırklareli topraklarının % 57’si orman ve fundalıklarla, % 35’i ekili ve dikili alanlarla, % 7’si çayır ve mer’alarla ve % 1’den biraz fazlası tarıma elverişsiz alanlarla kaplıdır. Kırklareli bitki örtüsü ve orman bakımından zengin sayılır. Istranca Dağları ormanlarla kaplıdır. Karadeniz bölgesinde ormanlar koru hâlindedir. Ormanlarda meşe, dişbudak, karaağaç, gürgen, kızılağaç, söğüt, kavak ve yaprak döken ağaçlar vardır.
Kırklareli ekonomisi
Kırklareli’nin ekonomisi tarıma dayanır. Orman varlığı zengin, dağları ormanlarla kaplı olup, geniş Ergene Ovası ise çok bereketlidir. Sanâyi ise hızla gelişmektedir.

Tarım: Faal nüfusun % 70’i tarım, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık ve avcılıkla uğraşır. Başlıca tarım ürünleri buğday, yulaf, mısır, fasulye, şekerpancarı, ayçiçeği ve kozadır.

Sebze ve meyvecilik ileridir. Lahana, pırasa, taze fasulye, soğan, sarmısak, biber ve domates yetiştirilen başlıca sebze ürünleridir. Yetişen meyveler erik, elma, armut, şeftali ve kirazdır. Tarımda sulama, gübreleme, ilâçlama ve modern tarım araçlarını kullanma yaygındır. Kirazı ve çavdarı meşhurdur. Ayçiçeği bol yetişir.

Hayvancılık: Bu ilde hayvancılık ikinci derecede bir geçim vâsıtasıdır. Sâdece Vize ve Pınarhisar’a bağlı 10 civârında orman ve dağ köyünün birinci derecede geçimi hayvancılıktır. Sığır, koyun, kılkeçisi beslenir. Arıcılık gelişmektedir.

Ormancılık: Kırklareli orman varlığı bakımından oldukça zengindir. 300 bin hektara yakın orman ve 85 bin hektara yakın fundalık alanı vardır. Ormanların çoğunluğu merkez ilçe, Vize ve Demirköy sınırları içindedir. Karadeniz’e paralel olarak uzanan Istranca Dağlarının üzeri ormanlarla kaplıdır. Her sene 500 bin ster yakacak odunu ile 350 bin m3 sanâyi odunu istihsal edilir.

Mâdenleri: Kırklareli yeraltı kaynakları (mâdenler) bakımından da oldukça zengindir. Zengin tabiî gaz, yakın gelecekte bu bölgenin bir sanâyi merkezi hâline gelmesine sebep olacaktır. Hâlen Pınarhisar Çimento Fabrikasının enerji ihtiyacı tabiî gazla karşılanmaktadır. Türkiye’nin tabiî gazla çalışan ilk enerji santralı bu bölgede kurulmaktadır. Bu bölgede çıkan kalker ve dolamit, Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları tarafından değerlendirilmektedir. Merkez ilçede mermer ve kuvars mâdeni ile Vize ilçesinde düşük kalorili linyit yatakları vardır.

Lüleburgaz’ın Hamidabad ve Babaeski’nin Kumrular köyünde üç bin metre derinlikte tabiî gaz bulunmuştur. Osmancık-1 kuyusundan petrol çıkarılmıştır. Kırklareli-Babaeski-Lüleburgaz ve Pınarhisar dörtgeni içinde 10 bin hektarlık sahada petrol ve tabiî gaz sondajları yapılmaktadır.

Enerji: Türkiye’de ilk defa tabiî gazdan yılda 3 milyar 600 milyon kilowat-saat elektrik enerjisi üretecek olanLüleburgaz Tatarköy’deki Trakya Tabiî Gaz Santralının temeli atılmış olup, en kısa zamanda devreye girecektir. Bu bölge tabiî gaz bakımından oldukça zengindir. Halen 30 kuyu faaliyet hâlindedir. Tabiî gaz tesislerinin bulunduğu Hamidabad bölgesinde görünürde 13, muhtemel olarak 80 milyar m3 tabiî gaz bulunduğu tespit edilmiştir. Mevcut olan rezerv santralın 20 senelik ihtiyacını karşılayacak durumdadır. 1 m3 gazdan 5 kilowatsaat elektrik enerjisi üretilmektedir.

Trakya ve Kırklareli Cam Sanâyiine günde 100 bin m3 tabiî gaz verilerek bu fabrikanın enerjisi tabiî gazla temin edilmektedir.

Tabiî gaz kömürden daha temiz bir enerji vâsıtasıdır. Kurulan santral senede 750 milyon m3 tabiî gaz harcayacaktır. Bu santral senede Keban Barajının yarısı kadar elektrik üretecektir. Trakya ve Marmara bölgesinin elektrik ihtiyâcını karşılayacaktır.

Sanâyi: Faal nüfûsun % 5’i sanâyi ile uğraşır, fakat sanâyi geliri tarım gelirinin yarısını geçer. Başlıca sanâyi kuruluşları: 1926’da üretime geçen Alpullu Şeker Fabrikası Türkiye’nin ilk şeker fabrikasıdır. 1958’de kurulan Pınarhisar Çimento Fabrikası, Babaeski ve Lüleburgaz’da yağ ve un fabrikaları, Pınarhisar Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.nin kuruluşları, Babaeski Nafis Yürekli Kanalet Fabrikası, Lüleburgaz Aktaş Toprak Sanâyii, Lüleburgaz Trakya Döküm Sanâyii, otomatik sigorta üreten Tetsan A.Ş., Çivi Fabrikası, ölçü âletleri yapan Ölçüsan A.Ş., kereste ve mobilya fabrikaları ile teneke kutu îmâl eden üç fabrika.

Ulaşım: Kırklareli’ne ulaşım kara, demir ve deniz yolu ile yapılır. Milletlerarası E-5 karayolunun 50 km’lik bir kısmı Kırklareli il sınırları içinden geçer. Bu yola paralel olarak uzanan Kırklareli-Pınarhisar-Vize-Saray yolu ile Lüleburgaz-Pınarhisar-Demirköy-İğneada yolu kesişir. Böylece Karadeniz kıyısı ile irtibat sağlanır. İlde kaliteli 500 kilometreye yakın yol vardır. Avrupa’dan gelen demiryolu Edirne’yi geçtikten sonra Pehlivanköy’de Kırklareli il sınırlarına girer. Alpullu-Türkgeldi. Büyükkarıştıran’dan sonra Tekirdağ ve İstanbul’a ulaşır. Bu hattan ayrılan bir kol Babaeski ve Kırklareli’ye bağlanır. Hergün İstanbul-Kırklareli arasında tren seferleri vardır. İlin Karadeniz’de 50 km’lik kıyısı olmasına rağmen, önemli limanı yoktur. İğneada’da liman ve Kıyıköy’de iskele vardır.
*
KIRKLARELİ FOTOĞRAFLARI















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.