Orhun Anıtları Türklerin taşlar üzerindeki son sözüdür...

    Servet SOMUNCUOĞLU diyor ki,
    “Kırgızistan’da Tanrı Dağları’nın kollarından Aladağlar üzerinde bulunan ‘Saymalı Taş’a 11 bilim adamıyla birlikte gittik ve burada başka birşey var düşüncesiyle 12 ayrı ülkede çalışma imkânı elde ettik.
    Geçen yıl 20 gün Kanada, Toronto, Ottowa, Montreal bölgesinde çalıştık. Saymalı Taş’ta 10.000 kaya üzerinde yapılmış 100 bin resim var ve biz bunların 6.000 tanesini fotoğrafladık.”
    Ders kitaplarından gördüğümüz kadarıyla bizim tarihimiz Orhun... Anıtları’yla başlar.
    Oysa ki Orhun Anıtları Türklerin taşlar üzerindeki son sözüdür. Asla Türk tarihinin önsözü değildir.


    Peki 5000 yıl öncesine kadar uzanan zaman dilimlerinde yapılmış resimlerin bugün ne faydası olacaktır?
    Bugün dünya milletleri ya da dünya devletleri evrensel kültüre yaptıkları katkı çerçevesinde dünyanın kaynaklarını paylaşıyorlar. Çünkü evrensel kültüre yaptıkları katkıyı çocuklarına aktarıyorlar. Böylece çocukları özgüven içerisinde, hiçbir kompleksin etkisinde olmadan yetişiyorlar.
    ANADOLU TÜRK TARİHİ YENİDEN YAZILMAK ZORUNDADIR...
    ''İnsanlık buzul çağı gibi bir felaket geçirmiştir. Bu dönemde refleks olarak bireysel mülkiyet kavramı ortadan kalkmış, dayanışma hukuku dediğimiz şey başlamıştır. Bu dönemi atlattıktan sonra insanlar birçok imkânla tanışınca mülkleri birbirinden ayırabilmek için damgayı bulmuştur.
    Bununla birlikte bireysel mülkiyet yeniden devreye girmiş ve hukuk başlamıştır. Dinsel törenler başlamıştır. Dinsel törenlerin olmazsa olmazı müziktir, musikidir. Kültürü anlamak için topyekûn düşünülmesi gereklidir. Bu şekilde diğer alanlara da aktarıldığında ortaya muazzam bir uygarlık çıkıyor.
    Maalesef Türk tarihini Türkler yazmamıştır. Tarih derslerinin Türkoloji bölümlerinde hep yabancı bilim adamlarının çalışmalarından bahsedilir.
    Bizzat saha çalışmalarıyla tarihi kendimiz yazmamız gerekmektedir.
    Ben buna vesile oldum. Bunun gibi her alanda onlarca yüzlerce bilim adamının çalışarak, bulguları tek tek analiz etmesi, ayrıştırması gerekir.
    Tarihin hiçbir döneminde Türklük etnik veya genetik olmamıştır. Etnik ve genetik olmadığı için M.Ö 5000 yılında İmparatorluk kurmuştur. Etnik ve genetik çerçevede yaşayan milletlerin tarihlerinde imparatorluk yoktur.
    Türklük kültür birliğinden meydana gelmiştir. Bu kültür ihracatı olarak görülmelidir. Göç yolları sayesinde kültürümüz Norveç’e kadar gitmiştir.
    Türkçede 500′den fazla eski Çince de kullanılan kelime vardır. Diller kelime alışverişiyle birbirini geliştirir.
    Dili; din ve ticaret geliştirir: Mensup olunan dinin kültüründen ve ticaret yapılan ülkelerin dilinden gelen kelimelerin alışverişi olur.
    Bugün İngilizcenin yaygın kullanımının nedeni de budur: Ticaret dili İngilizcedir.
    Bir dönemlerde dünya ticaret dili Türkçe olmuştur.
    Dünyanın ilk küreselleşme denemesini de Türkler yapmıştır. Tarihimizin peşine düşersek geleceğimizi kurtarma şansımız halâ vardır. ''
    Saygı,sevgi ve rahmetle anıyoruz .
    Kaynak : wordpress.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.