İSTANBUL
Sümbül Efendi Efsanesi
Efsaneler, rivayetler hep insan üzerine değil. Koca Mustafa Paşa Camii’nin avlusundaki dev ve yaşlı ağacın hikayesi de bir hayli ilginç…
Camii avlusundaki bu yaşlı ağacın gövdesi zamanla yarılmaya, kabuklan dökülmeye başlamış. Sümbül Efendi, ağacı zincirlerle sararak korumaya almış. Ancak, zincirin bir ucunu yere doğru sarkık tutmuş ve demiş ki;
“Bu ağacın altında kim durur ve yalan söylerse, bu zincir yere doğru uzayacaktır.”
Bir süre sonra, camiye gelen bir Müslüman, borç para verdiği Yahudi dostunun alacağını bir türlü vermemesinden şikayetçi olmuş. Yahudiyi çağırmışlar ağacın altına. Borcunu ödemediği söylenen Yahudi, elinde bastonuyla ağacın altına geldiğinde; Sümbül Efendi ağacın ve zincirin özelliğin anlatmış kendisine. Anlatılanları dinleyen Yahudi, “Tut şu bastonumu” demiş alacaklı olduğunu söyleyen adama ve zincirli ağacın altına girerek;
“Yemin ediyorum ki, bu dostuma aldığım parayı iade ettim” demiş.
Hayrettir, zincir uzamamış bir türlü. Adam doğru söylüyor diye söylenmiş oradakiler. Ama alacaklı kuşkulanmış durumdan ve Yahudi’nin elindeki bastonu kaptığı gibi sapını gövdesinden ayırmış. O da ne! Ortalık yere çil çil altınlar dökülmesin mi? Böylece Yahudi’nin oynadığı oyun açığa çıkmış. Dostundan aldığı paraları içine sakladığı bastonu ona verince parayı iade etmiş gibi olmuş, bizim ağaç da aldanmış tabii!
Süleymaniye Camii’nin Harcı Efsanesi
İstanbul’un Haliç yamaçlarının üzerinde ve üçüncü tepesinde yer alan muhteşem bir külliyedir Süleymaniye Camii. Boğaziçi girişinden bakıldığında, caminin sadece eşsiz silueti bile insanı büyülemeye yeter. Süleymaniye’nin yapım aşaması bütünüyle görkemli bir efsanedir. Bunlardan en ilginç olanını aktarıyoruz. Mimar Sinan, Süleymaniye Külliyesi’nin temelini attıktan sonra, bu temelin oturması ve sağlamlaşması için inşaatı durdurmuş ve bir yıl kadar beklemiş. İnşaatın ekonomik nedenlerden dolayı durduğu yolunda duyum alan ve Osmanlı ile her alanda yarış içinde olan Safevi şahı Tahmasb, fırsat bu fırsat diyerek Kanuni Sultan Süleyman’ı utandırmak istemiş ve padişaha inşaat tamamlansın diye bir sandık dolusu mücevher göndermiş. Ancak rivayet olunur ki, buna çok sinirlenen Sultan, mimarbaşı Sinan’a gereğinin yapılmasını buyurmuş ve büyük usta da bu eşsiz hazineyi, Safevi elçisinin gözü önünde, bir dibekte dövdürüp toz haline getirterek Süleymaniye’nin inşaat harcına katıvermiş…
Sabahın ilk ışıklarıyla güneşin gökyüzünde parıldadığı bir gün Süleymaniye Camii’ne dikkatli bakın, parıldadığını göreceksiniz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.