Hacer-ûl Esved taşının Türkiye'deki parçaları...


ÜÇ PARÇASI, İSTANBUL-SOKULLU CAMİİ'NDE, BİR PARÇASI SÜLEYMANİYE CAMİİ'NDEDİR...
Hacer-ül Esved taşı
Hacer-ül Esved taşı hep merak ettiğim bir taştır.. Kabede bulunan bu taşın dünyada eşi benzeri yoktur.. Cennetten geldiğine inanılır.. İlk geldiğinde beyazmış.. Şimdilerde simsiyah bir rengi var.. Kimi yangınlarda siyah oldu der, kimide dünyadaki kötülükler ve günahlardan, hac ziyareti yapanların dokunup öpmesinden dolayıda olduğunu söyleyenlerde mevcuttur..
*
Hacer-ül Esved taşı
Hacerü’l-Esved (Hacerü’l-Esad), (Arapça: الحجر الأسود) Siyah taş. Kabe’nin duvarındaki siyah, parlak taş.
Yaklaşık 50 santimetre olan bir meteor parçası olduğu iddia ediliyor. Hac sırasında hacılar tavaf ederken her bir dönüşte bu taşı selamlar, el sürer veya öperler.
Rivayete göre islam öncesi dönemde Kabe hasar görmüş ve yeniden yapılmıştır. Bu inşaat sırasında siyah taşın kimin tarafından yerine yerleştirileceği sorun edilmiş ve Muhammed’in hakemliği ile bu sorun çözülmüştür.
Hacer’ül esved hakkında çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Günümüzde bu taşın parçaları gümüş bir çerçeveyle tutuluyor. Bunun 638 de yapılan Mekke savaşı, veya Emevilerin Mekkeyi ele geçirme sırasında verdikleri hasarla ilgili olduğu düşünülmektedir. 
Rivayete göre İbrahim peygamber bu taşı Kabe’nin köşesine yerleştirmiştir. Ebu davud’un rivayetine göre Hacer’ül esved Allah’ın sağ elidir. Hacılarla musafahasını onunla yapar.
Taşın adının Hacerü’l-Esved (Siyah Taş) değil Hacerü’l-Esad olduğu, Tirmizinin süneninde kaydedilen bir hadise göre taşın cennettenindiği, ilk zamanlar bembeyaz olduğu, ancak günahkarların elleriyle yavaş yavaş karardığı ifade edilir.
Hz. Ömer bu taş için: ‘Biliyorum ki sen faydası ve zararı olmayan basit bir taşsın. Allah Resulü’nün seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim” dediği rivayet edilir.
Karataş’ın İslam öncesi Araplarınca tapınılan putlardan olduğu bazı yazarlar tarafından ifade edilir. Mekke-Medine arası bir yerleşim olan Kudayd kasabasında Lat’ı sembolize eden bir karataş bulunurdu. Ayrıca Karataş Friglerde ana tanrıça Kibelenin karataşı olarak anılıp tapınılmıştır. Bazı yazarlar Kabe ve kıble kelimeleri ile Kibele arasında bağlantı kurarlar.
Hz. İbrahim Aleyhisselam, Kabe’nin inşasını bitirdikten sonra oğlu İsmail Aleyhisselam ile tavafa başlangıç sırasını bildirmek için: “İsmail, bana bir taş getir de tavafın nereden başlayacağını işaret edeyim.” dedi. Hz. İsmail Aleyhisselam da Cebel-i Kubeys’ten bir taş alıp babasına verdi. O da tavafın başlayacağı bugünkü Kabe’nin köşesine taşı koydu.
Taş, yumurta şeklinde 18-19 santimetre yarıçapında idi. Konduğu yer, yerden üç arşın 4 parmak yüksekliğinde idi. Böyle yükseğe konmasının sebebi ve sırrı her yerden herkesin görebilmesi için idi. Rengi vaktiyle beyaz olan bu taş, çokçaistilam edildiği yani selamlanıp öpüldüğü için kırmızımsı (kırmızımsı esmer bir taş) haline gelmiştir diye rivayet edilmektedir. Hacerü’l-esved, melekler tarafından, peygamberler tarafından ve Efendimiz Muhammed Aleyhisselam tarafından öpülmüştür.
Hacerü’l-Esved‘i öpmek, Cenab-ı Hakk’ın saltanat-ı İlahiyesine kurbiyete (yakınlığa) bir işaret olması itibariyle hürmet, teslim ve ikrar manasını ifade eder. İşte bunun içindir ki, Hz. Ömer Efendimiz (ra) “Vallahi seni öpüyorum. Senin taş olduğunu, zarar ve fayda veremeyeceğini de biliyorum. Eğer Resulullah’ın seni öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim.” demiştir.
Kabe, Huzaalıların eline geçtikten sonra, Hacer-i Esved, onların rakibi olan Cürhümlüler tarafından kaçırılıp sonradan Huzaa kabilesi tarafından yeniden ele geçirilerek tekrar yerine konulmuştur. Daha sonraları Abbasi Halifelerinden Muktedirbillah zamanında Mekke’yi zaptetmiş olan Karamite (Kırmitîler) reisi Tahir tarafından koparılıp Küfe Mescidine konulmuştu. 20 sene sonra, Halife Mutî’ Billah tarafından 24 bin dinar karşılığında geri alınıp Mekke’ye getirilmiş, bugünkü yerine konulmuştur.
Hacer-i Esved, muhtelif zamanlardaki yangınlarda kırılmıştır. Şimdi 12 parça olarak birleştirilmiştir. Ufak bir parçası Kanuni Sultan Süleyman zamanında bir Hadım Ağası tarafından İstanbul’a nakledilmiş, Süleymaniye civarındaki Kanuni Sultan Süleyman türbesine asılmıştır.
Rivayete göre Hacer-i Esved kıyamet gününde Kabe’yi tavaf edenlere şahit olacağından bunu aşk ile yapmak gerekir. Halk arasında hacdan gelenlerin avuçlarının içlerinin öpülmesi hacca gidip tavaf edenlere Hacer-i Esvedin şahitliği bir de ya öperek ya da dokunarak veya uzaktan ellerini açarak Hacer-i Esved ile temas kurmaları sebebiyledir. Çünkü hacı “elestü birabbiküm” bezmindeki ikrarı burada yenilemiş olduğundan memleketinde henüz hacca gidememiş kimselerin onu tasdik etmeleri, avucunun içini öpmeleri bundan dolayıdır.
Kabe İslamiyetten öncede vardı. Nuh tufanından sonra yıkılan Kabenin yerine Hz. İbrahim tekrar inşa etmiştir. Hz. İsmail babasına baba buraya Kabeyi yapıyoruz ama kim gelecek demesi üzerine Allah tarafından sesler gelmeye başlamıştır. Bu sesler neyin nesi deyince Hz. İbrhim gelecekte kabeyi ziyaret edeceklerin ruhları olduğunu söylemiştir. Kabenin içerisinde İslam dininden evvel 360 adet put vardı. Fakat son peygamber Muhammet Mustafa S.A.V gelip İslamiyet kabul olunduktan sonra kabenin içerisine bir şey konmadı.
Şu anda Kabe’nin içirisinde tavana çıkmak için bir merdiven ve üç ağaç sütun bulunur. İç duvarlar ve yerler tamamen mermerle kaplıdır. Tavanda ise altın ve gümüş kandiller asılıdır. Kapıya yakın bir yerde Hacer-ül Esved taşı yerleştirilmiş ve etrafı gümüş bir çemberle çevrilmiştir. Hacer-ül Esved taşı cennetten gelen bir taş olup ilk geldiğinde nurani bir beyazlığa sahipken daha sonra dünyanın kötülüğünden bir kısmı kararmıştır. Hacer: kara taş demektir.
Kabe sadece oradaki taş binadan ibaret değildir. Kabe, yer altından gökyüzene kadar uzanan nurani bir direk gibidir. Kabe’ye veya kabe’nin taşlarına tapınma söz konusu değildir. Puta tapanların niyeti tapınmaktır. Kabe’ye yönelenlerin niyeti taş’a tapınmak değil tapındıkları Allah’ın emrine uymak ve emredilen yöne yönelmektir. Kabe yeryüzünde inşa edilen ilk mesciddir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.