RESSAM HASAN RIZA

ŞEHİT RESSAM HASAN RIZA (ÜSKÜDAR)
.
Çağdaş Türk Sanatı’nın önemli isimlerinden biri olan Hasan Rıza, sanat dolu yaşamı, trajik bir şekilde şehit edilmesi ile “Şehit” olarak anılmasının yanı sıra, 1899’da çizdiği tablonun kahramanlarından biri olarak kendisini resmetmesiyle adından halen söz ettirmektedir.
Hasan Rıza, kendinden önceki kuşaktan Hüsnü Yusuf, Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyyid ile kendi kuşağından Hoca Ali Rıza, Hüseyin Zekai Paşa ve Halil Paşa gibi asker ressamlar kuşağının bir üyesidir. 1899′da, kendisini, çizdiği tablonun kahramanlarından biri olarak resmeder. Bu resim Fatih Sultan Mehmed’in Topkapı’dan İstanbul’a girişini betimleyen eserdir. Fatih’in bindiği kıratın hemen yanında, elinde tüfek olan yeniçeri muhafızı ise tabloyu yapan ressam Hasan Rıza’dır (1858-1913).
Miralay Şakir Bey’in oğlu olarak 1860 yılında, ressamlar diyarı Üsküdar’da dünyaya gelen Hasan Rıza, 1881 yılında Bahriye’den mezun olmuş, 1877 yılında çıkan Rus Harbi’ne Askeri Lise’nin son sınıfında iken okulunu yarıda bırakarak gönüllü olarak katılmıştır.
Savaş sırasında İtalyan bir ressamının korumalığına verilen Hasan Rıza, bu ressamdan etkilenmiş ve onun çalışmalarını yakından izlemiştir. Savaş bittikten sonra Hasan Rıza Bahriye’ye devam etmiş ve bu arada İtalyan ressam ile de bağlarını koparmayarak görüşmeye devam etmiştir.
Bahriye’nin son sınıfında okurken, Sultan Abdülhamid’in (1876-1909), Sultaniye Gemisi’nin kamaralarında bulunan resimleri onarmak ve bozulan süslemeleri yenilemekle görevlendirilir. Bu işi büyük bir zevk ve ustalıkla yapan Hasan Rıza’yı devrin Bahriye Nazırı, başarısından dolayı ödüllendirir ve onu mezun olmasını beklemeden subay yapar. Ancak, büyük bir ressam olmayı kafasına koyan Hasan Rıza, o yıl rütbesini de bırakarak, savaş sırasında tanışıp dostluk kurduğu İtalyan gazeteci-ressamın teşvikiyle İtalya’ya gider.
On yıl boyunca Napoli, Roma ve Floransa’da çeşitli ressamların atölyelerinde eğitim alarak sanatını geliştirir. İtalya’dan Mısır’a geçerek iki yıl da Mısır sanatı üzerine çalışır. Toplam on iki yılın ardından İstanbul’a döndükten sonra Kaptan Paşa tarafından rütbesi geri verilmek istenmiş fakat kendini sanata adayan Hasan Rıza bu teklifi kabul etmeyerek, kendini tamamen resme verebilmek için Edirne Karaağaç’ta bir atölye kurup çalışmalarına burada devam eder. Edirne’de Sanat Okulu’nda müdürlük yapan Hasan Rıza, eserlerinin çoğunu bu okulda görevi sırasında yapmıştır.
Ünlü kişilerin portrelerini ve tarihi olayları anlatan tablolarının birçoğunu Karaağaç’ın sakin ortamında resmeden Hasan Rıza, özellikle Osmanlı tarihindeki önemli olay ve savaşların betimlendiği tablolardan oluşan bir seri yapmak için kolları sıvar.
Konusunu tarihten alan çok sayıda tabloyu kısa sürede ustalıkla tamamlar. Fakat ne yazık ki, bu seriden günümüze çok az tablo ulaşabilmiştir. İstanbul Askeri Müze’deki ‘Viyana Kuşatması’ ve ‘Belgrad Meydan Muharebesi’ tabloları, İstanbul Deniz Müzesi’ndeki ‘İstanbul’un Kuşatılması için Fatih’in Gemilerin Karadan Denize İndirilmesine

Nezareti’ ve ‘Fatih’in Ordusuyla Edirne’den İstanbul’a Yürüyüşü’ tabloları, Ankara Orduevi’ndeki ‘Eğri Kuşatması’ ve ‘Mohaç Meydan Muharebesi’ tabloları bu seriden günümüze ulaşabilen eserlerinden bazıları. Resimlerinden derin bir tarih bilgisine sahip olduğu anlaşılan Hasan Rıza’nın çok güçlü anatomi bilgisi de hemen göze çarpar. En karışık savaş sahnelerini bile başarılı bir gerçekçilikle resmeden Hasan Rıza, eserlerinde karakalem, çini, pastel ve yağlıboya tekniklerini kullanır.
Edirne’de resim çalışmalarının yanında sosyal olarak da hayatın içinde yer alan Hasan Rıza, sanat okulunun müdürlüğü görevi sırasında birçok öğrenci yetiştirir. Balkan Savaşı sırasında da Edirne Hastanesi’nin müdürlüğünü üstlenen Hasan Rıza, Bulgar Ordusu’nun şehre girmesi üzerine atölyesinde bulunan ve yıllarını verdiği resimlerini kurtarmak için hastaneden Karaağaç’a gitmek üzere yola çıkar. Atölyesinin yağmalanmasına engel olamayan Hasan Rıza, tren istasyonu yakınlarında bulunan bir değirmenin arkasındaki tarlaya götürülür. Bir Ermeni kadının tanıklığına göre ressam, tüfeklerine süngü takmış beş askerin arasında yere yıkılır…
İşte, Hasan Rıza’nın yaşamındaki tüm yolları kapatan ikinci savaş budur. Atölyesindeki resimlerin bir kısmı parçalanır ve yağmalanır. Bazıları Sofya’ya götürülür. Daha sonra birkaç eseri Viyana Müzesi’nde ortaya çıkar. Kurtarılabilen eserlerinden bazıları İstanbul’a getirilir. Ancak çoğu eseri kurtarılamaz.
Asker Ressamlar Kuşağının önemli isimlerinden biri ve aynı zamanda Hasan Rıza’nın arkadaşı olan Sami Yetik; Hasan Rıza’nın Balkan Savaşı sırasında Edirne Hastanesi’nin müdürlük görevini sürdürürken, 13 Mart 1912 yılında Edirne’ye yapılan şiddetli bombardımandan eserlerini kurtarmak amacı ile gittiği atölyesinde Bulgar askerleri tarafından parçalanarak şehit edildiği bilgisini vermektedir. Hasan Rıza’nın yakın arkadaşı ve Sanat Okulu’nun öğretmenlerinden Yüzbaşı Cemil Bey ise sanatçının eserlerini kurtarmaya giderken yolda şehit edildiğini söylemektedir. **
Karaağaç’taki Şehitlik’te, üstünde bir ressam paletinin resmi bulunan mezar taşında şunlar yazılıdır: “Hasan Rıza Bey-26.03.1913, cuma, evini yağmaya giren Bulgar askerleri tarafından öldürülür.”
Hasan Rıza genelde savaş konulu kompozisyonlar ve portreler çalışmıştır.
Eserlerinin çoğu savaş sırasında yağmalanmış bir kısmı da yakın dostları tarafından İstanbul’a getirilmiştir. Eserlerinde canlı ve parlak renkleri kullanan sanatçı yoğun olarak kırmızı renge ağırlık vermiştir. Hasan Rıza gerek sanatı gerekse dürüst kişiliğiyle, yaşadığı dönemde sanatçılar tarafından sevilip saygı görmüş, büyük boyutlu ve belgesel değeri yüksek, Osmanlı Tarihi’nden kesitler sunan çalışmalarıyla Türk resim sanatında önemli bir kişilik olarak yerini almıştır.
.
Edirne Karaağaç yolu üzerinde heykeli mevcuttur.
Kaynak: Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver’in “Ressam Şehit Hasan Rıza Hayatı ve Resimleri” adlı kitabı ve www.askerimuze.tsk.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.