KIKLARELİ, DEMİRKÖY DUPNİSA MAĞARASI...


DUPNİSA MAĞARASI



    KIRKLARELİ, DEMİRKÖY-İĞNEADA
    DUPNİSA MAĞARASI
    http://www.youtube.com/watch?v=MZk6u5Flp18











Bu sefer güzelim Kırklareli yollarına düştük.. İğneada'ya Karadeniz sahiline kadar gittik dolaşa dolaşa..

Önce Istıranca dağlarını aştık usul usul. Yolda yeşilin ve sarının yüzlerce rengini keşfetik . Kışın bile yemyeşil dağlara. Böyle birden bire sararmış dökülen yapraklar görünce başka bir dünyadayım dedim kendi kendime..
Yosunlu vadiye ilerlerken küçük dere yatakları karşılıyor bizi. Yavaş yavaş başlıyor serin hava insanı sarmaya..
Sarp kayaların ince patikaların arasında ilerliyorsun mağaraya ulaşmak için. Sonra birden kücük bir mağara ağzı görüyorsun. Ve dua ediyorsun. "Allahım ne olur yüzlerce kilometre geldiğime değsin" "Allahım yüzümü kara çıkarma"
Sonra o kovuktan girdiğimizde önce muhteşem bir serinlik karşılıyor bizi. Sonra minik yarasaların çığlıkları. Kaçıyorlar öteye beriye. Sonra yok oluyorlar.
Sarı ışıkla aydınlatılmış rahat gezilmesi için yapılmış yollarda ilerlemeye başlıyoruz sessiz sessiz. Yapışkan bir hava var. Islak nemli bir hava. Kenarlarda dokunduğun korkuluklar kaya parçaları su damlacıklarıyla ıslanmış..Şıp şıp sesler geliyor tavandan damlayan..
Akan su  dikkatini çekiyor insanın. Bu mağaranın içinden nehir geçiyor. Öyle ki kışın tamamen taştığını öğreniyoruz. Mağara bu nedenle kışın kapalı.
Tüylerimiz diken diken oluyor sarkıt ve dikitleri görünce. Hayalet şehirde dolaşıyoruz sanki. Her an karanlıkta bir köşeden doğaüstü bir varlık çıkacak gibi..
Sonra yavaş yavaş tavanın yükseldiğini farkediyoruz. Bir kaç yüz metre sonra merdivenler çıkıyor insanın karşına..

Karanlıkta birkaç ışığın aydınlattığı mağarada yukarı doğru tırmanmaya başlıyoruz.. Tırmanmadan önce epey bir bakıp yutkundum. Hani özellikle felaket filmlerinde olur ya insanlar mahsur kalırlar sonra bir merdivenden çıkarken mutlaka o merdiven yıkılır. Yukarı doğru tırmanan merdivenleri görünce kendimi aynen o filmlerde hissettim.
Çıktıkça çıkıyorsun yukarıya. Merdivenler bitmeyecek sanıyorsun.
Nehir sularının kireç taşını oymasıyla oluşan odacıklar dikkatimizi çekiyor.  Hava yavaş yavaş kurumaya başlıyor. Anlıyoruz ki yukarı çıktıkça ıslak mağaradan kuru mağaraya geçiyoruz.
Ve muhteşem güzellikler... Milyonlarca yılda nehir ve kireç taşının dansıyla oluşmuş el değmemiş bakir görüntüler.. Sarkıtlar ve dikitler.. Otur seyret saatlerce bu güzelliği.. Bende öyle yaptım. Bir kayanın üzerine oturup oldukça uzun müddet seyrettim bu güzelliği..
Her yer kuru olduğunda anlıyorsun kuru mağaraya geldiğini.. Yukarı çıkış devam ediyor.

Kendini kaybediyorsun seyrine doyulmaz güzelliklere bakarken.. Hani demiştim ya başta Allahım inşallah değer bunca yola diye. Değiyor.. Gerçekten değiyor..
Gördüğün kayaları sarkıt ve dikitleri  benzetiyorsun sürekli. Oyun oluyor bizim için.. Sağ taraftaki yüzü görebildiniz mi sizde?
Bir sürü şey öğreniyorsun mağara turunda...
Kuru mağarada binlerce yarasa yaşıyor seslerinden anlıyorsun. Şanslıysan karşılaşmıyorsun.  Biz şanslıydık..
Daha yürümediğin ve açılmamış 2 km. daha yol var onu öğreniyorsun. Bir dahaki sefere diyorsun.
Mağarada resim çekmek gerçekten çok zormuş. Bundan emin oluyorsun.
Yanında kesinlikle hırka getiriyorsun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.