''Nuriye Ulviye Civelek
Ulviye Mevlan 1925 yılında Ali Civelek ile evlendi. Bunda sonraki yaşamında Ulviye Civelek ve Nuriye Ulviye Civelek adını kullandı. Hatay, Kırıkhan'da anısına açılmış olan Nuriye Ulviye Civelek Halk Kütüphanesi de bu adla anılmaktadır.''
"AYKIRI KADINLAR"DANKadınlar Dünyası'nda Bir Saraylı
Nuriye Mevlan, Türkiye’nin ilk feminist kadınlarındandı. Kurucusu olduğu “Kadınlar Dünyası” dergisi, 1913’ten 1921’e "Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesi"yle yayın yaptı.
"Küçük yaşta götürüldüğü sarayda yetiştirildi. Yaşlı bir adamla evlendirildi. Kısa bir süre sonra dul kaldı. İkinci kocası gazeteci Rıfat Mevlan, Mustafa Kemal'e muhalefet ettiği için sürgüne gönderilince, bir süre sonra evlendiği Ali Civelek ile yaşamının sonuna dek birlikte oldu. Yirmi yaşında çıkarmaya başladığı dergi, dönemine damgasını vuran bir yayın organı oldu. 1913 yılından 1921 yılma dek yayınlanan derginin yazı kadrosu, hatta mürettipleri bile kadındı. "Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesi" kabul edildi. Dergi, dönemin feminist söylemini anlama açısından önemli bir yere sahipti."
Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek, 1893 yılında Gönen'de doğdu. Çerkes bir aileden gelmekteydi. Ailesi Kafkasya'dan Ruslar tarafından sürülmüş, deniz yoluyla önce Trabzon'a, ardından da Çerkeslere yerleşebilecekleri yerlerden biri olarak gösterilen Gönen'e yerleşmişlerdi.
Ulviye Mevlan küçük yaşta saraya verildi ve saray terbiyesi aldı. Saray adetlerine uygun olarak yaşlı bir erkekle evlendirildi. Fakat bu evliliğin gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra dul kaldı.
İkinci evliliğini yapmadan dergicilikle uğraşmaya başladı. Yirmi yaşındaykenKadınlar Dünyası isimli dergiyi çıkarmaya başladı. Ulviye Mevlan ikinci evliliğini dönemin ünlü gazetecilerinden Rıfat Mevlan ile yaptı. Mustafa Kemal'e muhalefet ettiği için sürgüne gönderilen Rıfat Mevlan'dan ayrıldıktan bir süre sonra tanıştığı Ali Civelekle -ailelerin karşı çıkmasına rağmen- evlendi.
Ulviye Mevlan'ın yayına başlattığı Kadınlar Dünyası isimli dergi, 4 Nisan 1913'ten 1921'e dek I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yüzünden kesintilere uğrasa da yayın hayatını sürdürdü. İlk yüz sayı günlük olarak, daha sonra haftalık olarak, savaş yıllarında ara verildiyse de 1921 yılına dek 9 yıl çıkarıldı. Feminist olduğunu açıkça dile getiren dergi, 'feminist' sözcüğünü de kullanmaktan çekinmedi.
Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek tüm olumsuz şartlara rağmen derginin çıkması için maddi manevi uğraştı. Derginin maddi sıkıntısı dolayısıyla mücevherlerini dahi bozdurduğu bilinmektedir. Yazı kadrosu, hatta müret- tipleri bile kadındı. "Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesi" kabul edildi. Dergide özellikle okur mektupları önemli bir yer tutuyordu. Dergi, dönemin feminist söylemini anlama açısından önemli bir yere sahipti.
Kadınlar Dünyası, kadın ve erkek arasında yetenek ve zekâ bakımından hiçbir fark bulunmadığını, kadının ezilmişliğinin nedeninin yetiştirilme koşulları olduğunu, kadını yalnızca eş, anne ya da ev kadını olarak görmek isteyen erkeğin kadına bir yaşam biçimi dayattığını savunmuştu. Kadının başka bir yaşam biçimi olabileceğini bile bilmediğini, kendi haklarından habersiz olduğunu belirterek bu durumu aşmak için kadının kendi geçimini sağlaması ve toplumsal yaşama katılması gerektiğini ileri sürmüştü.
Kadınlar Dünyası'nın kadının sorunlarına çözüm yolu, "toplumsal inkılâptan bağımsız olmayan bir kadın inkılâbı"dır. "Bugünkü hayat yenilik istiyor," diyerek Osmanlı toplumuna bir devrim gerektiğini vurgulayan dergi için, bu devriminin amacı kadın erkek eşitliğinin sağlandığı yeni bir dünya kurmaktı.
Şöyle bir dünya olacaktır bu: "Haksızlığı, biçareliği, müsavatsızlığı [eşitsizliği] kaldırarak, ahlâkın, vicdanın muhakemesiyle vücuda getirilecek yeni ve insani bir teşkilat".
Derginin yazarlarından Mükerrem Belkıs, kadınların ancak hemcinsleriyle dayanışma içinde, ortak bir mücadeleye girişmeleriyle kadının ezilmişliği sorununun aşılacağını ileri sürmüştü. Dergi bu amaçla, 55. sayıda programını yayınladığı, Osmanlı kadınlarının hak mücadelesini yürüten Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nis- van Cemiyeti'ni kurdu. Hem derginin sahibi hem cemiyetin kurucusu olan Ulviye Mevlan, temel sorunu kadının üretici olmamasında gördü ve kadınlığı bilinçlendirerek üretken kılmayı hedefledi.
Dünya kadın hareketinden destek alan, yabancı basının da ilgi gösterdiği Kadınlar Dünyası, yerli basından -kimi yazarlar dışında- pek destek görmemişti. Radikal söylemi zaman zaman tepki de çeken dergi, eleştirilere karşı sert tartışmalara girmekten çekinmezken, kendi kavramlarını da (feminizm anlamında kullandığı kadınlık ya da nisaiyyun gibi, hukuk-ı nisvan [kadın hukuku] gibi) oluşturup açıklamaya, bu kavramlarla ilgili çarpık, taraflı yorumların yanlışlığını ortaya koymaya çalışmıştı. Yayın ilkesini kadının erkekle eşit olmasına çalışmak olarak belirleyen Kadınlar Dünyası, Osmanlı döneminde ilerici kadın hareketinin en kararlı sesi olmuştu.
Dergi aynı zamanda 28 Mayıs 1913'te açılan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti'nin (Osmanlı Kadının Hakkını Savunma Derneği) resmi yayın organıydı. Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti, din ve mezhep ayrımcılığına gitmeden her kadının hakkını savunan ve arayan, eşit hak mücadelesini savunan bir cemiyetti. Cemiyet, Türkçe bilmeyen kadınlara da açıktı. Kadınlara yol göstermeyi ve onlara toplumda yeni roller biçmeyi amaçlıyordu. Yönetim kurulunun her hafta toplanması gerektiği ilkeleri arasındaydı. Kadınların çalışma hayatına girebilmeleri, eğitim alabilmeleri için uğraştı.
Cemiyet, kadının aile içindeki durumunu tartıştı. Kadınların çalışabilmeleri için bir terzihane açıldı. Kamu kurumlarına girebilmeleri için mücadeleler verdi. Yaptığı çalışmalar sonunda, bir eğitimci olan Belkıs Şevket'in uçağa binmesini sağladı. Böylece Belkıs Şevket uçağa binen ve fotoğrafı yayınlanan İslam dünyasındaki ilk kadın oldu. 18 Kasım 1913'te Tayyare Okulu'ndan Fethi Bey'in kullandığı uçakla uçtu. Yine cemiyetin çabalarıyla ilk kez telefon idaresinde kadınlar da çalışabilmeye başladı.
İlk feminist kadınlarımızdan biri olan Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek, 1964 yılında yaşamını yitirdi. Ailelerinin onaylamadığı bir evlilik yapan; ancak eşi ölene kadar birlikte mutlu bir yaşam sürdüren Ali Civelek, eşinin ardından onun hatırasını yaşatmak için çeşitli çalışmalar yaptı. Memleketi olan Antakya'daki bir sokağa Ulviye Hanım'ın yeni soyadını kullanarak "Ulviye Civelek" ismini verdirdi. Yine bu sokakta bulunan bir kiliseyi restore ettirerek kütüphane haline getirip belediyeye bağışladı. (ÇT)
* Bu yazıyı Hüseyin Aykol'un "Aykırı Kadınlar" kitabından aldık (sayfa 27-30).
** "Aykırı Kadınlar, Osmanlı'dan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri", Hüseyin Aykol, İmge Kitabevi Yayınları / İnceleme-Araştırma Dizisi, Haziran 2012, 231 sayfa.
***
KAYNAK
***
Hüseyin Aykol, yeni kitabında Türkiye'nin "Aykırı Kadınları"nı anlatıyor.
Osmanlı'nın ilk kadın yazarı Fatma Aliye'den, ilk işçi kadın şair Yaşar Nezihe'ye; ilk kadın gazeteci Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek'ten, ilk kadın ziraat mühendislerinden Fatma Hikmet İşmen'e; sosyolog Mübeccel Belik-Kıray'dan, Nazım Hikmet'in ilk aşkı Suat Derviş'e; ilk kadın genel başkan Behice Boran'dan, Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi kurucularından Mediha Süleyman-Gezgin'e; Sevgi Soysal'dan Oya Baydar'a; Duygu Asena'dan Füsun Erdoğan'a; Filiz Koçali'den Ayşe Düzkan'a; Gurbetelli Ersöz'den Gültan Kışanak'a tarih anlatılarında kendilerine hakettikleri yeri bulamayan onlarca kadının mücadele dolu yaşamlarına tanıklık ediyoruz.
Kimi sol örgütlerin liderleri ya da ünlü bir yazar olan kocasının gölgesinde kalan, ama o kişiyi adeta o yapan kadınlara kitabında yer vermeye çalışan Aykol, "Bence, böylesi kadınların yaşamlarını anımsatmak, biz erkeklerin, o kadınlardan -hatta tüm kadınlardan- özür dileyişimizin bir vesilesi olacaktır" diyor.
Kitapta Türkiye'de kadın mücadelesinin tarihine de yer veriliyor. Aykol, kadınların oy kullanma haklarını "söke söke" almalarından ilk kadın partisinin kurulmasına uzanan, 19. yüzyılda gazetelerde isimsiz olarak yayınlanan kadın mektuplarından onlarca kadın dergisinin yayınlanmasına uzanan süreçleri de ele alıyor.
Kısacası, "Aykırı Kadınlar: Osmanlı'dan günümüze devrimci kadın portreleri", "erkek tarihin" görmezden geldiği kadınların hatırlanması ve bir daha unutulmaması için okunması gereken bir kitap.
Hüseyin Aykol kimdir?
Hüseyin Aykol, Manisa'nın Salihli ilçesinde 1952 yılında doğdu. İzmir Koleji'ni bitirdikten sonra ûç yıl Ankara Üniversitesi Tıp Fakûltesi'nde, dört yıl da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu. 12 Eylül öncesinde Ser Yayınevi'nde çevirmen ve editör olarak çalıştı ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi oldu. Kırk civarındaki ülkede yayınlanan Sosyalizm: Teori ve Pratik dergisinin Türkçe edisyonunu çıkardı. 12 Eylül döneminde yaklaşık 10 yıl hapis yattıktan sonra gazetecilik ve yayıncılığa geri döndü. Son yirmi yıldır çeşitli aylık dergiler, hafta¬lık ve günlük gazetelerde çalışıyor. Genelde dünya haberleri editörlüğü yapmış olsa da kimi gazetelerde genel yayın yönetmenliği görevini de üstlenen Aykol'un çok sayıda çeviri ve telif eserleri bulunmaktadır.
Kitapta kimler var?
Fatma Aliye, Yaşar Nezihe, Nuriye Mevlan, Nezihe Muhiddin, Semra Hanım, Cemile ve Rahime, Sabiha Sümbül, Margarete Wilde, Sıdıka Demir, Sabiha Sertel, Fatma Nudiye Yalçı, Suat Derviş, Neriman Hikmet, Yıldız Sertel, Nezihe Araz, Şekibe Çelenk, Gün Benderli, 1951 Tevkifatı Kadınları, Sevim Belli, Sevinç Özgüner, Mübeccel Kıray, Zehra Kosova,Behice Boran, Fatma Hikmet İşmen, İnci Özgüden, Mediha Gezgin, Beria Onger, Sevgi Soysal, Oya Baydar, Ayşenur Zarakolu, Duygu Asena, Meral Bekar, Kutsiye Bozoklar, Sabahat Karataş, Mukaddes Erdoğdu, Yaşar Seyman, Filiz Koçali, Nevin Berktaş, Ayşe Düzkan, Füsun Erdoğan, Leyla Zana, Gültan Koşanak, Gurbetelli Ersöz, Hacer Arıkan,Emine Ayna, Ayçe İdil Erkmen, Sebahat Tuncel. (ÇT)
* "Aykırı Kadınlar, Osmanlı'dan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri", Hüseyin Aykol, İmge Kitabevi Yayınları / İnceleme-Araştırma Dizisi, Haziran 2012, 231 sayfa.
KAYNAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.