EMİRGÂN

DÖRDÜNCÜ MURAT
Osmanlının en karmaşık dönemidir. Bir yığın yeniçeri ayaklanması sonucu, Genç Osman tahta indirilip ırzına geçildikten ve işkenceden sonra öldürülmüş, yerine Deli Mustafa getirilmişti. Fakat kısa süre sonra tam manasıyla deli olduğu anlaşılınca, bir saray manevrasıyla indirilip yerine 12 yaşındaki Dördüncü Murat oturtulmuştur.
Ancak asıl ve fiili padişah, tarihin ikinci Hürrem’i kabul edilen anası Kösem ve Boşnak asıllı damadı Sadrazam Topal Recep’ dir.
Kösem, yavaş yavaş ergenleşen Sultanın küçük ve toy olduğunu, eğer “hareme” sokulup kadınlarla iç içe yaşarsa aklını çelip onu kendilerine karşı kışkırtacaklarını düşündüğünden, ilk ergenlik yıllarından itibaren kadınlarla ilişki kurmasını engellemiş ve yerine içki âlemleri eşliğinde taze yakışıklı ve genç “oğlanlar” getirtmiş, cinsel ihtiyaçlarını onlarla gidermesini sağlamıştır.
Bu şartlarda büyütülen Murat, bu sapık yaşam tarzına alışmış, bir daha bırakmadan ölünceye kadar sürdürmüştür.
Öyle ki bu kez Kösem, oğlu zürriyetsiz kalmasın diye bin türlü dolapla kadınlarla yatmasını sağlamaya çalışmıştır.
Kadere bakın ki, bu işleri gönülsüzce ve bir angarya gibi yapan Murat’ın doğan hiçbir çocuğu yaşamıyordu.
Sanki ilahi kudret böyle bir sapığın soyunun sürmesini istemiyor gibiydi.
Yirmili yaşa gelen Murat, Ağabeyi Osman’a yapılanları unutmayıp zamanı gelince intikamını almaya yemin etmişti. Yerini sağlamlaştırıp saltanat gücünü tamamen ele geçirince, ilk işi onca zaman iğrenç oyunlarına katlandığı Topal Recep ve adamlarını öldürtür. Sonra da Deli İbrahim hariç bütün kardeşlerini boğdurup Osmanlı Tarihinin en kanlı dönemini başlattı.
Bir ara anadan da kardeşi Deli İbrahim’i de öldürmeyi düşünmüş, ancak Kösem tahtın varissiz kalacağını söyleyerek bu fikrinden caydırdı.      .
O sırada İran’a sefere çıkmak gerekti.
REVAN VALİSİ YUSUF
Ordunun başında Revan kalesine dayanan Sultan, birkaç top atışından sonra Revan’ın İranlı Valisi, savaşa gerek bırakmadan, Sultana sığınır ve şehri Osmanlıya teslim eder. Hemen Sünni mezhebine geçirilipTahmasb olan adı da Yusuf olarak değiştirilir.
Kendisi gibi “oğlancı” olan Yusuf’tan çok hoşlanan Sultan, ikramiye olarak onu önce Halep’e vali gönderir, fakat dayanamaz, 2–3 ay sonra da İstanbul’a getirtir.
Zevk ve sefa âlemlerinde profesyonel olan Yusuf, hemen kolları sıvar, Padişaha hayal etmediği zevk ve sefa geceleri düzenleme işini ele alır.
OĞLANLAR DEFTERE KAYDEDİLİYOR
Yusuf, bu işi o kadar ileri götürür ki, saraydaki mevcut “oğlanlar” artık heyecan ve tat vermez olmaya başlayınca, yeni oğlanlar bulmak gerektiğine karar verip aramaya koyulur.
Düzenli aralıklarla çarşıları dolaşarak esnafı gezer. Gözüne kestirdiği parlak, yakışıklı, tüysüz esnaf çırakları olan sübyanları bir deftere kaydeder. Zamanı ve sırası geldikçe zaptiyeler gönderip zorla alınan çocukları Sultana ikram eder.
Durum öyle iğrenç bir hal alır ki, Yusuf’un çarşıya çıktığın gören esnaf;
—Çırakları saklayın,”Emir-i Kûn” gene çarşıya çıkmış. Diye, birbirine haber uçurmaya başlar; böylece herkes kendi imkânınca çocukları saklamaya çalışırdı.
EMİR-İ KÛN NEDİR?
“Emir”:Bildiğimiz “emir”,yani “amir” demek.
”Kûn”: (iğrenç ama yazmak zorundayız), Farsça “göt” demek.(Bu kelime Kürtçede de “qun” dur)
Yani, İstanbul halkı Yusuf’u, “padişaha oğlan (göt) temininden sorumlu amir” olarak adlandırıp tanıtmıştı.
EMİRGAN
“Emir-i Kun”   dillerde dolaşa dolaşa zaman içinde “Emirguna” ve nihayet (günümüze kadar gelen) “Emirgan” olarak telaffuz edilmeye başlandı.
Yusuf’un bu hizmetlerinden çok memnun kalan Padişah, ona Boğazda ormanlar içinde bir köşk yaptırıp hediye eder.
Yani İstanbul’da şimdiki “Emirgan Koruluğu” olan yer.
Umarım bundan sonra  “Emirgan” sözünü duyunca mideniz bulanmaz. Neyse ki Urfa’daki Emirgan da yıkılıyor.
Osmanlının uşak tarihçileri, bu utanç verici olaya bir açıklama getirmek için güya Yusuf’un İran eşrafından “Emir guna oğlu” olduğu yalanını uydurmak zorunda kalırlar.
Ancak nice yıllardan sonra gelen kimi dürüst tarihçiler bu gerçeği açıkladılar.
MURAT ÖLÜYOR
İri yarı ve çok güçlü olmasına rağmen, doğuştan arızalı vücudu, yaşadığı sınır tanımaz zevk ve sefaya çok dayanamaz; arkasında kan, dehşet ve zulmünü bırakarak çok genç yaşta 28 yaşında ölür. Tartışmasız Osmanlının, belki dünyanın da en zalim ve kanlı Sultanı idi…
Sahipsiz kalan Yusuf, yaptıklarının hesabının sorulacağını bildiğinden saklanarak Osmanlı topraklarından kaçmaya çalıştıysa da,  yakalanıp idam edilir.
Sayın Başbakanımıza, atalarının pak ve temiz tarihinden “nezih bir sayfa” olarak arz edilir.

NOT: Sözü edilen “Kanuni” dizisinin tek karesini dahi izlemediğimi ayrıca belirtmek isterim.
KAYNAKLAR:
1-R.Ekrem Koçu/ Osmanlı Padişahları
2-J.Hammer /Osmanlı Tarihi C.2
3/E.Behnan Şapolyo/Osmanlı Sultanları Tarihi
4-Yılmaz Öztuna/B.Türkiye Tarihi C:5
5-Zinkeisen/Osm.İmp.Tariihi.C:4


27.Kasım.2012
Mustafa Güneş/URFA


KAYNAK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.