EDİRNE
''Edirne şehri Osmanlı Devleti’nin Bursa’dan sonra İstanbul’un fethine kadar başkentliğini yapmış ikinci payitaht merkezidir.
....
Edirne Şehrinin Tarihi Evliya Çelebi 1663 yılında, sadrazamlık görevinden alınan Melek Ahmet Paşa ile ilk kez gittiği Rumeli seyahatinin dönüşünde, Sofya’dan sonra büyük ve güzel şehir diye hitap ettiği Edirne şehrine uğramıştır. Evliya Çelebi, kendisine has ifadeleri ve tasvirleriyle, köklü bir tarihi geçmişi olan Edirne şehrinin kuruluşunu ve gelişimini anlatmaya başlamıştır. Evliya Çelebi, köklü tarihi geçmişi olan bu şehrin tarihsel gelişiminin Hz Süleyman peygamber zamanına kadar uzandığını belirtmektedir. Aynı zamanda Hz İsa döneminde “Edrone” adlı kralın bölgede bir kale yatırıp kendi adını bu kaleye verdiğinden bahsetmektedir. Evliya Çelebi devam eden süreçte Edirne’nin sırasıyla Bulgarların, Sırpların ve Hersek Krallığı’nın eline geçtiğini belirtmiştir. Ayrıca bu dönemde Edirne’nin etrafının ancak dört günde dolaşılabildiğini belirtmiştir. Evliya Çelebi, Sırpların Rumlarla yaptıkları savaşta mağlup olduklarını ve Sırpların kenti istila ettiğini ve daha sonra Edirne’nin, Kral Filikosoglu döneminde yeniden inşa edildiğini ve şehrin dillere destan mağrur bir kent olduğundan bahsetmektedir. Evliya Çelebi bu dönemle ilgili olarak ayrıca Edirne şehrinin Kudüs’e vakfedildiğini söylemektedir. Buna göre Edirne’nin her yıl Kudüs’e yedi milyon altın gönderen mamur ve zengin bir kent olduğunu belirtmiştir . Evliya Çelebi, Edirne’nin, 1363 yılında I. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katıldığını dile getirmiş ve Edirne’nin Osmanlı egemenliğine girmesi ve ikinci taht merkezi olmasıyla ilgili Seyahatname’de şu ifadelere yer vermiştir. “Burası, eski zamanda Yunan kavminin ikinci payitahtı imiş. Alman diyarının ve Kızılelma beldesinin kapısıdır. Nitekim Edirne o diyarın kilididir. Osmanlı tarafına kapıları açıktır.”
''Edirne şehri Osmanlı Devleti’nin Bursa’dan sonra İstanbul’un fethine kadar başkentliğini yapmış ikinci payitaht merkezidir.
....
Edirne Şehrinin Tarihi Evliya Çelebi 1663 yılında, sadrazamlık görevinden alınan Melek Ahmet Paşa ile ilk kez gittiği Rumeli seyahatinin dönüşünde, Sofya’dan sonra büyük ve güzel şehir diye hitap ettiği Edirne şehrine uğramıştır. Evliya Çelebi, kendisine has ifadeleri ve tasvirleriyle, köklü bir tarihi geçmişi olan Edirne şehrinin kuruluşunu ve gelişimini anlatmaya başlamıştır. Evliya Çelebi, köklü tarihi geçmişi olan bu şehrin tarihsel gelişiminin Hz Süleyman peygamber zamanına kadar uzandığını belirtmektedir. Aynı zamanda Hz İsa döneminde “Edrone” adlı kralın bölgede bir kale yatırıp kendi adını bu kaleye verdiğinden bahsetmektedir. Evliya Çelebi devam eden süreçte Edirne’nin sırasıyla Bulgarların, Sırpların ve Hersek Krallığı’nın eline geçtiğini belirtmiştir. Ayrıca bu dönemde Edirne’nin etrafının ancak dört günde dolaşılabildiğini belirtmiştir. Evliya Çelebi, Sırpların Rumlarla yaptıkları savaşta mağlup olduklarını ve Sırpların kenti istila ettiğini ve daha sonra Edirne’nin, Kral Filikosoglu döneminde yeniden inşa edildiğini ve şehrin dillere destan mağrur bir kent olduğundan bahsetmektedir. Evliya Çelebi bu dönemle ilgili olarak ayrıca Edirne şehrinin Kudüs’e vakfedildiğini söylemektedir. Buna göre Edirne’nin her yıl Kudüs’e yedi milyon altın gönderen mamur ve zengin bir kent olduğunu belirtmiştir . Evliya Çelebi, Edirne’nin, 1363 yılında I. Murat tarafından Osmanlı topraklarına katıldığını dile getirmiş ve Edirne’nin Osmanlı egemenliğine girmesi ve ikinci taht merkezi olmasıyla ilgili Seyahatname’de şu ifadelere yer vermiştir. “Burası, eski zamanda Yunan kavminin ikinci payitahtı imiş. Alman diyarının ve Kızılelma beldesinin kapısıdır. Nitekim Edirne o diyarın kilididir. Osmanlı tarafına kapıları açıktır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.