ERENLER -9


 

Kul himmet’in kendisidir. Ustası Pir Sultan’ı anmak için söylediği şiirlerinde Kul Himmet Üstadım mahlasını kullanır. [81]


Kaynak: Otyam, A. Tevfik; Bektaşiliğin İçyüzü, Karacan Yay.1984.s.189-193

 

Bir Dost Bulamadım

Seyyah oldum şu alemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkarımla okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Bilmem amelimden yoksa özümden
Ah ettikçe yaşlar gelir gözümden
İki elim kalkmaz oldu dizimden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Bozuk şu dünyanın düzeni bozuk
Tükendi daneler kalmadı azık
Yazıktır şu geçen ömrüme yazık
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kul Himmet Üstadım ummana daldım
Gelenden geçenden haberin aldım
Mecnun oldum şallar geydim dolandım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

(Farklı son iki dörtlük)
İki elim kalkmaz oldu dizimden
Ah ettikçe yaşlar gelir gözümden
Kusurumu gördüm kendi özümden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kul Himmet Üstadım ummana dalam
Gidenler gelmedi bir haber alam
Abdal oldum şallar giydim bir zaman
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kul Himmet Üstadım

Bazı kaynaklarda Pir Sultan mahlaslı olarak da geçen deyiş son iki dörtlüğü farklı olarak da söylenmektedir. Erzincan yöre ve Nurettin Dadaloğlu kaynaklıdır.
 
Altının Kadrini Sarrafı Bilir

Altının kadrini sarrafı bilir
Açılmaz dükkanlar pazar mı ola
Salını salını sevdiğim dilber
İrakipler hile sezer mi ola

Seyreyledim yanağının alını
Ememedim leblerinin balını
Ayağına giymiş sırça nalını
Sevdiğim salınıp gezer mi ola

Yüce yüce yerlerine çıkınca
Ak ellere al kınalar yakınca
Sevdiğimin dal boynuna bakınca
Aşığın bağrını ezer mi ola

Yüce yüce yaylaları yaylasam
Her güzelin bir ismini söylesem
Yalvarıp yakarıp gönlüm eylesem
Göğsünün bendini çözer mi ola

Kul Himmet Üstadım kendi halinde
Bir güzel sevmişim halkın dilinde
Katipler oturmuş kalem elinde
Sevdiğim ismini yazar mı ola

Kul Himmet Üstadım
Bugün Bize Pir Geldi 3

Pir bugün bize geldi
Gülleri tazeledi
Kamberin önü sıra
Ali Mürteza geldi

La ilahe illallah
Hak lailahe illallah

Ali Mürteza mahım
Yüzüdür kıblegahım
Miraçtaki Muhammed
Alemde padişahım

La ilahe illallah
Hak lailahe illallah

Padişahım yaradan
Okur aktan karadan
Ben pirden ayrı düştüm
Yüz yıl geçti aradan

La ilahe illallah
Hak lailahe illallah

Aramı uzattılar
Yarama tuz attılar
Bir kul geldi Fazlı`ya
Bedestanda sattılar

Sattılar bedestanda
Ses verir gülistanda
Muhammed`in hatemi
Bergüzar bir aslanda

Aslanda bergüzarım
Pir hayalin gözlerim
Hep hasretler kavuştu
Ben hala intizarım

İntizarım çekerim
Lebleri bal şekerim
Ben pirden ayrı düştüm
Gözyaşımı dökerim

Keşiş kurban eyledi
Kafirler kan eyledi
Gökten indi melekler
Yerde figan eyledi

Figan eder melekler
Kabul olsun dilekler
Yezit bir dert eyledi
O dert beni helaklar

Yezit bir dert eyledi
Melekler vird eyledi
Pirim bir şehir yaptı
Kapısın dört eyledi

Dört eyledi kapusun
Lal-ü gevher yapısın
Yezit şehit eyledi
İmamların hepisin

Hasan`a ağu verdiler
Hüseyin`e nice kıydılar
Zeynel ile Bakır`ı
Bir zindana koydular

Zindan da bir ezadır
Cafer yollar gözedir
Caferin de bir oğlu
Kazım Musa Rıza`dır

Taki Naki ağlarım
Gözyaşımla çağlarım
Şah Askeri Mehdi`yi
On ikiye bağlarım

On ikidir katarım
Türlü meta satarım
Yüküm Lal-ü gevherdir
Müşteriye satarım

Satarım müşteriye
Kervan kalkıp yürüye
Cebraili huş eyledi
Cennetteki huriye

Cebrail huş eyledi
Hatırın hoş eyledi
Kanat verdi kuluna
Havada kuş eyledi

Kuş eyledi havada
Gezer dağda ovada
El kaldırmış melekler
Saf saf durur duada

Kul Himmet Üstadım

Kaynakta sözler Kul Himmet Üstadım adına kayıtlı olmasına rağmen, repertuvarda son dörtlükte Hatai tapşırması var. Kul Himmet Üstadım`da bu sözler 26 dörtlüktür.
 
Böyle Ayrılığı Gören Var M`Ola

Başına gelmişe bir yol danışam
Böyle ayrılığı gören var m`ola
Bir dertli bulam da derdim bölüşem
Böyle ayrılığı gören var m`ola

Aşıklar kalemi böyle yazıldı
Ciğerciğim bölük bölük ezildi
Sinem şerha şerha oldu üzüldü
Böyle ayrılığı gören var m`ola

Aşıklar bağrımı yaralı kodu
İrakipler her yerde hasmınım dedi
Ferhat`ı Şirin`den ayıran cadı
Böyle ayrılığı gören var m`ola

Hak Muhammet Ali bilir halimden
Bülbül vaz gelir mi gonca gülünden
Ayrılığı zor demişler ölümden
Böyle ayrılığı gören var m`ola

Kul Himmet Üstadım haller nic`oldu
Ah ettim irakip belasın buldu
Sevdiğim dağların ardında kaldı
Böyle ayrılığı gören var m`ola

Kul Himmet Üstadım

 
Dün Gece Seyrim İçinde 2

Dün gece seyrim içinde
Ben Dedem Ali`yi gördüm
Eğildim niyaz deminde
Ben Dedem Ali`yi gördüm

Kızıl güller deste deste
Bergüzar yolladım dosta
Üç ulu mihmandan üste
Ben Dedem Ali`yi gördüm

Aslanlar gizli meşede
Üç çerağ yanar şişede
Yedi iklim dört köşede
Ben Dedem Ali`yi gördüm

Cennet kapısında duran
Kilidin mührü Kur`an
Yezide kılıcı vuran
Ben Dedem Ali`yi gördüm

Kul Himmet Üstadım düşkün
Yüce dağlar coşkun coşkun
Cümle memleketlerden üstün
Ben Dedem Ali`yi gördüm

Kul Himmet Üstadım

Kul Himmet sözleriyle benzer ancak birkaç küçük değişiklik vardır. (Hasan Yalıncaklı, Kul Himmet Üstadım, Hayatı, Şiirleri ve Menkibeleri. Ankara, s.83) Cahit Öztelli, Bektaşi Gülleri adlı kitabında aynı sözleri Kul Himmet`e ait olarak göstermiştir.
 
Gafil Gezme Şaşkın

Gafil gezme şaşkın birgün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

Sen söylersin söz içinde sözün var
Çalarsın çırparsın oğlun kızın var
Bu dünyada üç beş arşın bezin var
Tüm bedesten senin olsa ne fayda

Söylersin de sen sözünden şaşmazsın
Haramını helalini seçmezsin
Tükenir kepeğin su da içmezsin
Akan çaylar senin olsa ne fayda

Kul Himmet Üstadım gelse otursa
Hakkın kelamını dile getirse
Dünya benim deyi zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda

Kul Himmet Üstadım

Gaziantep yöresinden Aşık Hasan Hüseyin kaynak alınarak yayınlanmaktadır.

Gafil Kaldır Kalbindeki Gümanı 2

Gafil kaldır gönlündeki gümeni
Bu mülkün sahibi Ali değil mi
İrşat etti on sekiz bin alemi
Rızkını da veren Ali değil mi

Gelin vazgeçelim biz bu gümandan
Sakın çıkmayalım dinden imandan
Şefaat umarız on iki imamdan
Onların atası Ali değil mi

Kul Himmet Üstadım ben bir biçare
Acep bulunmaz mı derdime çare
Günahlıyım nasıl varam divane
Divanda oturan Ali değil mi

(Ek)
Var etti milcanı o etti düşman
Ali`ye kast`etti sonra oldu pişman
Hangi kitapta var şol Ömer Osman
Kur`anda okunan Ali değil mi

Bin bir ismi vardır bir ismi Hızır
Her nerde çağırsan orada Hızır
Alim padişahtır Salman da vezir
Bu fermanı yazan Ali değil mi

Kul Himmet Üstadım

Tamamı beş dörtlük olan Kul Himmet Üstadım adına kayıtlı sözlerin ek olan ikisi repertuara geçmemiştir.
 
Gafil Kalma Şaşkın

Gafil kalma şaşkın bir gün ölürsün
Dünya dolu malın olsa ne fayda
Ettiğin işlere pişman olursun
Pişmancalık ele geçmez ne fayda

Bir gün seni götürürler evinden
Hak-kın kelamını kesme dilinden
Kurtulmazsın Azrail`in elinden
Türlü türlü yolun olsa ne fayda

Söylersin de sen sözünden şaşmazsın
Helalini haramından seçmezsin
Kesilir kısmetin suda içmezsin
Akan çaylar senin olsa ne fayda

Sen söylersin söz içinde sözüm var
Çalarsın çırparsın oğlun kızın var
Hiç demezsin üç beş arşın bezim var
Bedestanlar senin olsa ne fayda

Kul Himmet Üstadım çöksem otursam
Türlü varlığımı ele götürsem
Dünya benim diye zapta geçirsem
Bütün dünya senin olsa ne fayda

Kul Himmet Üstadım

 
Gel Seninle Bir Kararda 2

Gel seninle bir ahd`aman edelim
Hal evinde har olalım sevdiğim
Bağlanalım bir ikrara duralım
Yaradan`a kul olalım sevdiğim

Doyamadım bu dünyanın tadına
Aşık oldum Muhammet`in adına
Kerem Dedem gibi aşkın oduna
Yana yana kül olalım sevdiğim

Dost cemalin yüzün gören hac`oldu
Kabeyi tavaf eylemek nic`oldu
Sevip sevip ayrılması güç oldu
Mahşerecek bir olalım sevdiğim

Gel seninle bir salaha çıkalım
Enginlerden uğrun uğrun bakalım
Garip bülbül gibi kanat kalkalım
İntizarda bir olalım sevdiğim

Kul Himmet Üstadım nedir çareler
Göz göz oldu sızılıyor yareler
İkimizi bir kefene saralar
Bir kabirde sır olalım sevdiğim

Kul Himmet Üstadım

TRT Repertuvarında kayıtlı olan Gel Seninle Bir Kararda Duralım adlı türkünün asıl biçimidir.
 
Seyyah Olup Şu Alemi Gezerim

Seyyah olup şu alemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkarımla (yar yar) okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Bilmem amelimden yoksa özümden
Ah ettikçe kan yaş gelir gözümden
İki elim kalkmaz (yar yar) oldu dizimden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kul Himmet Üstadım ummana daldım
Gelenden geçenden haberin aldım
Mecnun oldum şallar giyip dolandım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kul Himmet Üstadım
Erzincan

Nurettin Dadaloğlu tarafından derlenmiştir
...........................

NEFES

 

Gül bittiği yeri bilirim dersin,

Bilir misin benlik şeytana düştü.

Cevahir madenin bulurum dersin,

Cevahir bulanlar ummana düştü.

 

Ben Ali’yi gördüm mahbus çağında,

Selman’ın çeyninde yolun sağında,

Cennetten ileri Firdevs bağında,

Bülbül feryad eder gülşene düştü.

 

Selman’ın çiğninde bir oğlan geldi,

Destur-u Şah dedi elini aldı,

Muhammed terini gül ile sildi,

Ol zaman kokusu insana düştü.

 

Muhammed’i gören gözler ağladı,

Sil sel oldu Didem yaşı çağladı,

Cebrail Habib’in belin bağladı,

Kırkların önünde engine düştü.

 

Kırklar gelip bir çiçekten aldılar,

Kokladılar yüzlerine sürdüler,

Her desteden bir güzele verdiler,

Gül Muhammed’e Nergiz Selman’a düştü.

 

Cennet kapısını Kırklar açtılar,

Tohumunu yeryüzüne saçtılar,

Selman bir üzüm getirdi içtiler,

Köre mescit bize meyhane düştü.

 

Kul Himmet Üstadım dilek diledi,

Feryat etti şu alemi eledi,

Arafat dağında bir koç meledi,

İsmail önünde kurbana düştü. [50]


 


 

KUL HÜSEYİN  (HÜSEYNİ)

1500-1600 Rumeli

 

Pir Sultan’ın yetiştirdiği iki şairden biridir. Diğeri Kul Himmet’tir. Kul Hüseyin de Kul Himmet’in mürididir.

 

Devredip gezersin darı fenayı,

Bağdat diyarına vardın mı turnam.

Medine şehrinde Fatma Anayı,

Makamı andadır gördün mü turnam.

 

Biz de beli dedik bizden uluya,

İman aldık ikrar verdik Veli’ye,

Necef deryasında İmam Ali’ye,

Bu deryaya yüzler sürdün mü turnam.

 

Medayın şehrinde Selman’a varıp,

Bağdat’ta Kazım’ın kabrini görüp,

Baş eğip hem eşiğine yüz sürüp,

İkrara bend olup durdun mu turnam.

 

Hür şehid de Kerbelada çürümez,

Haktan izin yoktur kalkıp yürümez,

İmam Hüseyin’in kanı kurumaz,

Şehidler serdarın gördün mü turnam.

 

Hazreti Eyüp’üm nikabın kaldır,

Tende iki kurt var neye maildir,

Birin ipek sarar, birisin baldır,

Bunları sırrına erdin mi turnam.

 

Behlül evcik yapar idi zeminde,

Makamını gördü uçmak evinde,

Tılsımı da erenlerin ceminde,

Kırkların darına durdun mu turnam.

 

Veyselkaran geze idi Yemende,

Serin verdi on iki imam yolunda,

İmam Mehdi hangi vakti zamanda,

Nasıl zuhur eder sordun mu turnam.

 

KUL HÜSEYİN der ki Hakka varalım,

Varıp dergahına yüzler sürelim,

Can baş feda edip şahı görelim,

Sen de o sultanı gördün mü turnam.

.......................

 

Hey şahin bakışlım, bülbül avazlım,

Bir eli kadehlim, bir eli sazlım,

İşte ben gidiyom, kal ahı gözlüm,

Ne sen beni unut, ne de ben seni.

 

Yolda harami çok, engel arada,

Unutma sevdiğim, demde sırada,

Kalıp gider amma, gönül burada,

Ne sen beni unut, ne de ben seni.

 

Ta ezeli ezel, seven sevende,

Şu iki cihanda, kevnü mekanda,

Mizan başlarında, ulu divanda,

Ne sen beni unut, ne de ben seni.

 

Çekilsin gülbenkler sürülsün devran,

Görülsün kayıtlar, açılsın meydan,

Yolumuzu açsın, ulu yaradan,

Ne sen beni unut, ne de ben seni.

 

HÜSEYİN’im eder gül benzim soluk,

Serimize yazılmıştır ayrılık,

Vallahi sevdiğim gönüller birlik,

Ne sen beni unut, ne de ben seni.

 

 ..................

ADEMOĞLU DÜNYAYA GELİNCE
Adem oğlu dünyaya gelince
Taze açılmış fidana benzer
Bir yaşına kadem basınca
Bülbül gibi şakır gülşene benzer

İki yaşında kalkar oturur
Üç yaşında açuk manalar getürür
Dört yaşında hamaylisin götürür
Beş yaşında bağ u bostana benzer

Altısında fehmeder düşünü
Yedisinde düşürür dişini
Sekizinde fehmeder işini
Dokuzunda mah-ı tabana benzer

On yaşında taze güldür kokulur
On birinde gül gibi açılur
On'ikisinde boy gösterür seçilür
On üçünde selvi revana benzer

On dördünde mahbubluğu çağıdır
On beşinde gören aklın dağıdır
On altısında sanki cennet bağıdır
On yedisinde kaşlar kemana benzer

On sekizinde fehmeder arını
On dokuzda gözedür şikarını
Yirmisinde kimse bilmez sırrını
Talimin almış şahana benzer

Yirmi beşinde bir hoşça görünür
Otuzunda akan sular durulur
Otuz beşinde meclislerde anılur
Yarana karışmış irfana benzer

Kırk yaşında gazel gibi bağlarda
Kırk beşinde günahların ağlarda
Ellisinde Suphana bel bağlar da
Yüklemiş yükünü kervana benzer

Elli beşinde ettikleri düş olur
Altmışında pirlik gelür kış olur
Altmış beşinde gözleri yaş olur
Dağ başına çıkmış güneşe benzer

Yetmişinde ağrı iner dizine
Yetmiş beşde duman çöker gözüne
Sekseninde kimse bakmaz yüzüne
Baykuş oturmuş virane benzer

Seksen beşinde beli bükülünce
Doksanın defterin dürülünce
Doksan beşinde ömrün serilince
Bir günde savrulmuş harmana benzer

Kul Hüseyin yüz yaşına varınca
Hakile hak olup yeksana benzer

 

 .............

Dostu Görmeye Geldim

Arzeyledim dostu görmeye geldim
Ne keremdir dostum cemalin gördüm
O güzel cemalin seyran eyledim
Ne keremdir dostun cemalin gördüm

Mail oldum dostun tatlı diline
Hayran oldum bağda biten gülüne
Selam verdim onun güzel iline
Ne keremdir dostun cemalin gördüm

Her dem arzeyledim dostu görmeyi
Yanyana oturup hatır sormayı
Doldurup doldurup dolu sunmayı
Ne keremdir dostun cemalin gördüm

Hüseyin`im eydür ben dostu gördüm
Açılmış bahçeden gonca gül derdim
Arzulayıp dostun evine geldim
Ne keremdir dostun cemalin gördüm

Kul Hüseyin
Malatya

Kul Hüseyin mahlaslı bu türkü Arapkir yöresinden Süleyman Elver kaynak gösterilerek yayınlanmıştır.

 
Çağrışa Çağrışa

Çağrışa Çağrışa Havada Turnam
Bagdat`tan Mi Geldin, Ağzında Hurman
Emanetin Sana, Sılama Uğra
Eğlen Turnam, Eğlen, Pire Gidelim

Ali`nin Çağırdığı Yere Varalım
Hasan`la Hüseyn`e Gönül Verelim
On İki İmamlara Yüz Sürelim
Eğlen Turnam, Eğlen, Pire Gidelim

Kerbela Çölünden Sakin Mi Geldin
Ne Yaman Ötersin, Bağrımı Deldin
Sen De Benim Gibi Yetim Mi Kaldın
Eğlen Turnam, Eğlen, Pire Gidelim

Aglamışam Ela Gözde Yaşım Var
Kaynamışam Her Ocaktan Aşım Var
İmam Hüseyn Eşiğinde İsim Var
Eğlen Turnam, Eğlen, Pire Gidelim

Kul Hüseyn`im Der Ki Kaynadım Coştum
Bu Aşkın Elinden Serimden Geçtim
Çağrışa Çağrışa Aralar Aştım
Eğlen Turnam Eğlen, Pire Gidelim

Kul Hüseyin
Orta Anadolu
Ezeli (İndim Seyreyledim Demi)

İndim seyreyledim demi devrani
Ay doğmadı vallah günden ezeli
Katarlanmış şahın gerçek kulları
Kim bu mülke kondu bundan ezeli

Derya kenarında mülküm sel aldı
Üstad nefesinden gerçek kul oldu
Değirmene vardım unum yel aldı
Yüküm tane idi undan ezeli

** gördüm can oldum
Muhammed`e erdim gevherkan oldum
Kaptan kaba süzüldüm kızıl kan oldum
Bir kadre (damla) su idim kandan ezeli

Muhammed Ali`nin darına durdum
Kırklar meydanından bu deme erdim
Yolcunun durağı o hana vardım
Durağım kandildir handan ezeli

Kul Hüseyin`im bunu böyle söyledi
İnip aşkın deryasını boyladı hemen boyladı
Dünkü gelen aşık bugün söyledi
Biz bunu söyledik dünden ezeli

Kul Hüseyin
Orta Anadolu
Fena Dünya İçin Gam Çekme

Fena dünya için gam çekme gönül
Her dem ağlayıp da gülmeli değil
Sevda dedikleri sel misalidir
Fikredip ummana dalmalı değil

Ceht etmeyince karlı dağ aşılmaz
Sarrafın yanında altın pul olmaz
Yiğidin başına gelmedik olmaz
Başına gelene gülmeli değil

Geçersiz dünyayı geçip boylama
Görmediğin yere bühtan eyleme
Bir kimsenin gıybetini söyleme
Bühtan edip kana girmeli değil

Hüseyin`in sözünü olmuş söyle
Varıp etrafından sor sual eyle
Zamane halkının ahvali böyle
Muhabbetsiz yere varmalı değil

Kul Hüseyin
Orta Anadolu
Gel Hoca Bizlere İlmini Satma

Gel hoca bizlere ilmini satma
Hak mihman olduğun yeri bildin mi
El ayıbın görüp günaha batma
Felek dolabında zarı bildin mi

Evvel kapı şeriattır girerler
Tarikatta gonca güller dererler
Canlar menziline orda ererler
Acep menziline erebildin mi

Şeriat dildedir tarikat canda
Gönül dost evinde mihmandır onda
Bunca velilerin mekanı kanda
Hakikat ilinde sırrı bildin mi

Kul Hüsey`n`im kemter nedir çaresi
Ne kadardır arşın kürkün arası
Uyumuşken yüreğimin yarası
Ey hoca sızlattın sarabildin mi

Kul Hüseyin
Ne Güzel Uymuş

Hey erenler akıl fikir eyleyin
Dağlara da duman ne güzel uymuş
Yaradan Allah`a şükür eyleyin
Mümine de iman ne güzel uymuş

Daim geceleri dağlar başında
Hiç bir hile yoktur onun işinde
Alıp gezdirirdi çölün başında
Ali`ye de Selman ne güzel uymuş

Kul Hüsey`n`im yeşil giyer eynine
Hiç bir hile getirmedi göynüne
Kurdu kuşu lütfeylemiş kendine
Tabiata insan ne güzel uymuş

Kul Hüseyin
Erzincan

Aynı yöreden Ali Ekber Çiçek kaynak gösterilerek yayınlanmıştır.
Sen Yanma Diye

Ben çürümüş bir asayım
Zindanlara yol eyledi dert beni
Çarmıha gerilmiş bir İsa`yım
Çivilere zapteyledi dert beni

Pir Sultan`ı darda gördüm
Darağaca vur eyledi aşk beni
Hacı Bektaş`ı kırda gördüm
Bir ceylana pir eyledi aşk beni

Her yangına her ataşa
Köz eyledi dert beni
Bu dağlara bu yollara
Toz eyledi aşk beni

Ben yanarım aşk için
Ben yanarım gül için
Bu ateş sönmesin diye
Ben yanarım kim için
Ben yanarım sen için
Bari sen yanma diye

Ben yakılmış bir ozanım
Yangınlara kül eyledi dert beni
Kerbela çölünde bir Hüseyin`im
Damla suya kul eyledi dert beni
Ben Yunus`u nurda gördüm
Dergahina gül eyledi aşk beni
O Mecnun`u firarda gördüm
Bir Leyla`ya deleyledi aşk beni

Kul Hüseyin
Orta Anadolu
 
Söylenir Gezersin

Söylenir gezersin de yaban ellerde
Bağdat diyarına da vardın mı durnam
Medine şehrine Fadime anayı
Efendim nazlı Sunayı
Makamı boyları da gördün mü durnam

Medet dergahında da gülüm var
Yar yar efendim gülüm var yar yar
O dergaha yüzlerin sürdün mü durnam
O dergaha yüzlerin sürdün mü durnam

Tılısım erenlerin dost elinden
Kırkların narına durdun mu durnam
Ah yar yar dost dost medet yar yar aman

Kul Hüseyin der ki biz de varalım
Varıp dergahına da yüzler sürelim sürelim
Canları feda edip dostu görelim
Sen de bu sırlara erdin mi durnam

Ah yar yar dost dost medet yar yar aman
Ah yar yar dost dost dost medet
Yaylalar yar yar yar
Ah can cana dost cana cana
Samahı dönenler otursun şu yana

Kul Hüseyin
İzmir
 
Turnam (Devredip Gezerken)

Devredip gezerken dar-ı fenayı
Bağdat diyarına vardın mı turnam
Medine şehrinde Fatma Anayı
Makamı andadır gördün mü turnam

Biz de beli dedik nice uluya
İman aldık ikrar verdik veliye
Necef deryasında İmam Ali`ye
Bu deryaya yüzler sürdün mü turnam

Medayin şehrinde Selman`a varıp
Bağdat`ta Kazım`ın kabrini görüp
Baş eğip hem eşiğine yüz sürüp
İkrara bent olup durdun mu turnam

Her şehit de Kerbela`da çürümez
Haktan izin yoktur kalkıp yürümez
İmam Hüseyin`in kanı kurumaz
Şehitler serdarın gördün mü turnam

Hazreti Eyyub`un nikabın kaldır
Tende iki kurt var neye maildir
Biri ipek sarar biri malımdır
Bunların sırrına erdin mi turnam

Veysel Karan`im der ki hakka varalım
Serin verdi On İki İmam yolunda
İmam Mehdi hangi vakt u zamanda
Nasıl zuhur eder sordun mu turnam

Kul Hüsey`n`im der ki hakka varalım
Varıp o dergaha yüzler sürelim
Can baş feda olsun Şahı görelim
Sen de o sultanı gördün mü turnam

Kul Hüseyin
Çorum

Aynı yöreden Aşık Haşimi kaynak gösterilerek yayınlanmıştır. Ayrıca Aşık Ali Metin tarafından da uzun hava olarak bestelendi.
 
Yolları

Salınıp da dost eline giderken
Ne acayip vardır yolu yaylanın
Selvi boylum gonca gülü verirken
Açılır yaprağı dalı yaylanın

Yayla sen gibi yayla nerde olur
Seni arayanlar yurdunda bulur
Pare pare olmuş karların erir
Akar boz bulanık seli yaylanın

Nergisin menekşen karışık biter
Dalında dal vermiş reyhanın tüter
Senin kokuların aleme yeter
Burcu burcu kokar gülü yaylanın

Her sabah her sabah hava nemlenir
Yaz gelince aşıkların canlanır
Sen yaylasın eller sende dinlenir
Eser ılgın ılgın yeli yaylanın

Hüseyin`im pervaz vurup uçunca
Hasretli gözüm kanlı yaş dökünce
Koyunlar meleşir evler göçünce
Issız kalır n`olur hali yaylanın

Kul Hüseyin
 
Zamanede Bir Hal Gelmesin Başa

Zamanede Bir Hal Gelmesin Başa
Ahdı Bütün Sadık Bir Yar Kalmamış
Efendim, Tabibim, Cananım
Kalleş Yar Olana Dost Demem Haşa
N`olacak Muhannet Meydan Görmemiş

Ben Bir Yar İsterem Derun-U Dilden
Sarfede Varını Geldikçe Elden
Efendim, Tabibim, Cananım
Beni Setreyleye Abudan Elden
Her Yüze Gülen Yar Olmuş Olmamış

Hüseyin Beyhude Ah Etme Naçar
Bir Kapı Örterse Birini Açar
Efendim, Tabibim, Cananım
Buna Dünya Derler Hepisi Geçer
Hangi Günü Gördün Akşam Olmamış

Kul Hüseyin
Orta Anadolu
..............................


 

PİR MEHMET ABDAL (PİR SULTAN OĞLU)

1500-1600 Banaz/Sivas- Daduk/Tokat

 

Pir Sultan’ın ikinci oğludur. Babası gibi şair ve ozandır. Tokat ili Daduk köyünde genç yaşta iken bir kaza sonucu attan düşerek ölmüş ve oraya gömülmüştür.

 

 

Gönül yine bir hayale uğradı,

Senin aşkın beni mecnun eyledi.

Aşk eseri ciğerimi dağladı,

Senin aşkın beni mecnun eyledi.

 

Muhammed Mustafa, Hayder Ali’sin,

Seyit Battal Gazi, Sultan Veli’sin,

Sun elinden içem, kudret dolusun,

Senin aşkın beni mecnun eyledi.

 

İmam Hasan şefaatin kanıdır,

Müminlerin can evinde canıdır,

Şah Hüseyin mürüvvetin kanıdır,

Senin aşkın beni mecnun eyledi.

 

Zeynelaba, Bakır zuhur eyledi,

Cafer Sadık aşk deryasın boyladı,

Kazım Musa Rıza niyaz eyledi,

Senin aşkın beni mecnun eyledi.

 

Taki ile Naki dertlar dermanı,

Askeri sevmeyenin yoktur imanı,

PİR MEHMET Mehdi sahib zamanı,

Senin aşkın beni mecnun eyledi.

...........

 

 

Pir elinden elifi tac üründüm,

Kubbesi duvazde, İmam Ali’dir.

Nasibim ol verir, andan isterim,

İki cihanda da varım Ali’dir.

 

La diyemez buna her alim hoca,

Gözlüye bir olur, dip kapı baca,

Aleme şavk veren dün erte gece,

Gören gözlerimde nurum Ali’dir.

 

Tarikat dediler bir yol sürdüler,

Getirdiler elimize verdiler,

Mervanları zülfükarla kırdılar,

Yezid’i katleden yarim Ali’dir.

 

Sürdüm ötesin evlada yetirdim,

Sohbetimde can terceman getirdim,

Anın emri ile oturdum durdum,

Gönlümde gayrı yok, varım Ali’dir.

 

Aşk oduyla ciğerciğim dağlıyım,

Boş değilim, bir ikrara bağlıyım,

Abdal Pir Sultan’ın abdal oğluyum,

Adım Pir MEHMET, pirim Ali’dir.

.........

 

 

 


 

ER GAİP ABDAL (PİR SULTAN OĞLU)

1500-1600 Banaz/Sivas-Dersim

 

Pir Sultan Abdal’ın küçük oğludur. Babası gibi şair ve ozandır. Dersimde yatmaktadır.

Pir Gaip abdal’ın Er Gaip Abdal olması muhtemeldir. 

 

 

Kan revandır gözümüzde yaşımız,

Bir araya gelmez oldu beşimiz,

Şimden gerü Hu demektir işimiz,

Gel dinin, imanım, nurum Gül Baba. Pir Gaip Abdal

 

 

 

 

 

NOKSANİ

1500-1600

 

Pir Sultan’ın çağdaşıdır. Ona çok bağlıdır. 46 Veliyi anan 35 mısralık “ERMIŞLER DESTANI”nı yazmıştır.

 

Bir mürvetim vardır gerçek erlere,

Muhammed Mustafa Ali’den medet.

Fatima Hatice candan yarlere,

Hasan Hüseyin, Veli’den medet.

 

Zeyneli Bakır’ı ezbere bildim,

Caferi Sadık’a yüzümü sürdüm,

Musa Kazım Rıza’ya mürvete geldim,

Şah Taki ve Naki uludan medet.

 

Hasan Ali Askeri Şaha varalım,

Muhammed Mehdi’den didar görelim,

Masumu paklara can baş verelim,

Hünkar Hacı Bektaş Veliden medet.

 

Şeyh Safi Üstadım Gürühu Naci,

Sedrinde Muhibbi haneden tacı,

Veysel Karani’dir dertler ilacı,

Suna Sultan, Hızır Deli’den medet.

 

Mikail, İsrafil deryaya kaçan,

Azrail elinden canu mahut içen,

Delili Cebrail ile göklere uçan,

Nurdan tertibatı yol eden medet.

 

Kamber’i Kamber edip aldıran,

Düşkünün elinden tutup kaldıran,

Zülfikar ile bed neslini öldüren,

Cümle erbapları kul eden medet.

 

Koca Seyit, Köse Seyit Pirlerle,

Seyit Namçık, Pir Seyit erlerle,

Seyit Zebun, Baba Mansur nurlarla,

Sarı Saltık, Kızıl Deli’den medet.

 

Minnet eyleyelim üryan Hızır’a,

Abdal Musa, Garip Musa hazıra,

Gözcü Karaca Ahmet yolda nazıra,

Bin ile kar kış doludan medet.

 

Ali Abbas Sultanım alemin nuri,

Güruhun Şahları onların yari,

Gönlümüz arzu eder güzel Hünkarı,

Baldan inen zehri bal eden medet.

 

Kara Pirvet yardım eder düşküne,

Abdulvahap yol gösterir şaşkına,

Derviş Halil, Pir Cemal aşkına,

Mansur çeşmesini göl eden medet.

 

Urfa’da bekleyen Halil-i Rahman,

Sultan Senem eli her derde derman,

Şeyh Hasan’la güzel Şeyh Çoban,

Şeyh Ahmet Deli’ye gel eden medet.

 

Sultan Melik nikap çekmiş yüzüne,

Kendim evliyanın düştüm izine,

Cücük Baba, Kurt Babanın tozuna,

         Karışalım Himmet Ali’den medet.

 

Pir Sultan Abdal’ı nuruna katıp,

Şah Hatayi’den dest devak tutup,

Kul Himmet’le her bir sırlara yetip,

Nesimi’nin derisin yüzdüren medet.

 

Sefil Kemter, Er Mustafa, Virani,

Kul Yusuf’la etna kulum Kul Veli,

Kul Siyah, Kul Hüseyin, Şeyhoğlu,

Kaygusuz Abdal’ı gel eden medet.

 

Fuzuli, Niyazi, Derviş Sezai,

Usuli sankim havran dağı,

Eşrefoğlu, Aşık Emin Hidayi,

Aşkıyla babında kül eden medet.

 

İbrahim Hakkı ile kıla nidayı,

Kemal ulu Hafız, Mansur Hüdayı,

Sela verip de işitenler sedayı,

Candan doyanları dirilten medet.

 

Nice binlerce aşıkın vardır İlahı,

Cümlesi bir dilden söyler segahı,

Dünü günü seyredenler dergahı,

Her tarafı cemalına yol eden medet.

 

Bu dünyada gerçek erler çoktur,

Vasfın etmeye kudretim yoktur,

Üçler, Beşler, Yediler Haktır,

Dört kapıdan Hakka gel eden medet.

 

Niyazım seksen bin Urum Erine,

Yetire doksan bin Horasan Pirine,

Yüz Şah evliyasının nuruna,

Bağışla gel bizi yaradan medet.

 

Bir nefesle cihanın binasın kuran,

On sekiz bin alemin kalbine giren,

Cana nasıl şeş cihetten dem veren,

La Mekan iline yol eden medet.

 

İptida vücuda Adem’i kuran,

Havva ile cennet içinde oturan,

Bitent alıp bu dünyaya götüren,

Naci ile Şit’e yar eden medet.

 

Ezel kudret kandilinde nur idin,

Ol zamanda Adem ile var idin,

Güruh-u Naci kavlinde sır idin,

Möhüp kullarını sır eden medet.

 

Yetmiş iki milleti icat eyleyen,

Her birine bir dil ile söyleyen,

Naci deryasına dalıp boylayan,

Halktan ırak halkı var eden medet.

 

Evliyayı yetmiş ikiden seçen,

Güruh-u Naci’ye rahmetin saçan,

Cisminde can bulup varından geçen,

Lahmade kulunu hür eden medet.    

 

Nuh Naci Nebi ile gemiyi çatan,

Kimini gark edip, kimisin batan,

Magrıpta top atıp maşrıkta tutan,

Ad kavmini hışımla bil eden medet.

 

Yunus ile balık karnında gezen,

İlyas ile yedi deryada yüzen,

İsa ile balçıktan yarasa düzen,

Cercis’i öldürüp dirilten medet.

 

Hıdır Abdal ile mermeri kesen,

Sultan Samuli ile birliğe giden,

Yalıncak Sefil’lerin carına yeten,

Seydi Battal Gazi Veli’den medet.

 

Şah İbrahim de bir gürbüz erdir,

Kara Hacı ile hem sadık yardir,

Abuzer Gaffari bir gizli sırdır,

Ebül Müslüm ile car eden medet.

 

Yakup ile ağlayıp zar eden,

Halil İbrahim’i narı nur eden,

Yusuf’u kuyuda yitipdar eden,

Mısır’a Sultan şad eden medet.

 

İshak Nebi’ye nübüvvet veren,

Hızır İlyas ile abı hayata giren,

Yuşa ile Zülkefil’e dem veren,

Münkirlerin gözün kör eden medet.

 

İsmail’i kurban diye emreden,

Koç gönderip şad eyleyip gelen,

Musa ile bire bir kelam söyleyen,

Davud’a ahengi mum eden medet.

 

Eyüp ile sabreyleyen her derde,

Lokman gibi deva olan her yerde,

İskender Şahap Salih göherde,

Yemini ismini verip dem eden medet.

 

Kaf dağında Süleyman’a yol açan,

Zekeriya’yla bile özünü biçen,

İlyas ile deryaya cevahir saçan,

Üzeyir ölmüşken dirilten medet.

 

Arafatta bekleyen Halilürrahman,

Sultan Sahar’ım dertlere derman,

Şeyh Hasan ile güzel Şeyh Çoban,

Şeyh Ahmet Dede’yi kül eden medet.

 

Muhammed ile Hatemi Enbiya olup,

Yüz yirmi dört bin Nebiden gelip,

Nuri nübüvveti Ali’den bulup,

Bu cihan Sultanı Veli’den medet.

 

NOKSANI kulunum ister keremi,

Gönlümüzden kaldıra derdi veremi,

Tabip olup yaralarımı saramı,

Gülü derde deva eyleyen medet.

 

Noksani

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.