1900-19.. Sivas-Sivas
DERVİŞ ALİ
1900-2000
19. Yüzyil Bektasi ozanlarindandir. Iki siirinde 1856-1860 tarihlerini veriyor. Siirlerinden Orta Anadolulu, daha çok Sivas köylüsü oldugu seziliyor. Oldukça güçlü bir sanatçidir. Yeniçeriligin kaldirilisindan sonra Anadolu ve Rumeli'deki tekkelerin kapatilmasindan duydugu üzüntü üzerine yazdigi nefesten, yeniden kurulus ve kurtulus için Sah'in yollarini gözledigi anlasiliyor. Bir siirinden Haci Bektas Veli evlatlarindan, çagdasi Feyzullah Çelebiyi mürsit tanidigi anlasiliyor. Onu çok sevdigi belli.
Gerçek kimligi, dogum-ölüm tarihleri bilinmeyen Dervis Ali'nin, on dokuzuncu yüzyilin son yarisina degin yasamis bir Alevi ozani oldugu biliniyor. Ancak, yine de yasami hakkinda ayrintili ve toplu bir sey bilinmemektedir. 1897'de yazmis oldugu iki siirinden zamanini çikarabiliyoruz. Son dönemlerde düzenlenmis yazma dergilerde, bir çok siirine rastlaniyor. Sosyal ve kisisel elestirilerle dolu, ögütsel kurallar içeren kosma tarzinda yazdigi siirler yaninda, din disi doga güzelliklerini yansitan siirleri de vardir. Coskulu sade bir söyleyisi var. Inançlarini ve sevgisini basite düsmeden yalin bir dille söylemistir. Çagina göre daha duru bir dil kullanir. Siirleri kitap halinde yayinlanmamistir. Eserlerinden bazilari: BEN ALİDEN BAŞKA TANRI GÖRMEDİM Yeri göğü arşı kürsü yaradan,Men Ali’den başka Tanrı görmedim.Yaratıp kulunun kısmetin veren,Men Ali’den başka Tanrı görmedim.Bin bir ismi var bir ismi Allah,Eğer inanmazsan hem vallah, hem billah,Adem’i görmüşüm, elhamdülillah,Men Ali’den başka Tanrı görmedim.Cennet-i alanın altındır taşı,Her ne görür isen hikmettir işi,Yüz yirmi dört bin nebi başı,Men Ali’den başka Tanrı görmedim.Ali gibi er gelmedi cihana,Ona da buldular türlü bahana,Yedi kez uğradım ulu divana,Men Ali’den gayrı Tanrı görmedim.DERVIŞ ALI’M bu ikrara belli dir,Dilim söyler ama, kendim delidir,Allah bir Muhammed Tanrı Ali’dir,Men Ali’den başka Tanrı görmedim................ Ta ezelden meyil verdik bu sirra Mayasi Hak'dandir boyandik nura Arsdan yüz dört kitab inince yere Kur'an Muhammed'e inen Ali'dir Ali'm Zülfikar'i ele alinca Seriati tarikatta bulunca Kudüs-Serif cami'ine girince Temcid ezani okuyan Ali'dir Sems ü Kamer zuhur etti cihane Sofu yoktur tuttugu is bahane Yarin varilinca ulu divane Divanda suçunu soran Ali'dir Kim getürdü muvafiki cemine La'net olsun ol Yezid'in sanina Taliblik etmedi kerem Kanina Yezid'i dergahdan süren Ali'dir Dergaha akiyor pinarin basi Alninda yildizi tugradir basi Imam Hasan on iki imamlar basi Günes Hüseyn dersin veren Ali'dir Imam Zeynal kalbimizde salavat Sah imam Bakir'dan bulduk mahabbet Ca'fer'i görünce artiyor firkat Serimi sevdaya salan Ali'dir Kazim-i Musa Riza'ya varalim Taki Naki Askeri'yi görelim On iki imamlara yüzler sürelim Imamlari candan seven Ali'dir Hasan Askeri'nin açildi bahti Doksan bin erle kila hucceti Mensurun sahibi Muhammed Mehdi Kiyamda yarasin saran Ali'dir Isa peygamberim Sam'a girince Yer ve gök titredi Ali gelince Ali'm Zülfikar'i ele alinca Yezid'i bölük bölük eden Ali'dir Gel hey Dervis Ali'm Hizir üstadim Muhammed Ali'den vardir küsadim Yedi derya gibi artar feryadim Içüp serçesmeden kanan Ali'dir ...................... Erenler, Veliler, Kirklar, Yediler On iki imamlar kurbaniyiz biz Okundu tekbiri, durduk kibleye On iki imamlar kurbaniyiz biz Sahim sen kimseye bulma bahane Bir zaman söylensin iki cihane Riza lokmasini ulu divane On iki imamlar kurbaniyiz biz Anamiz Meryem'dir, atamiz Cibril Nefesten zahirdir hükmüne kail Bizi saha kurban etti Azrail On iki imamlar kurbaniyiz biz Yedi kerre yüncegizim kirptilar Ibrahim'in sürüsüne kattilar Etimi de pare pare ettiler On iki imamlar kurbaniyiz biz Kurbanlik koç ile bile yikandim Feristehler çaldi, ben de sayildim Kirklar makaminda ben de doyuldum On iki imamlar kurbaniyiz biz Dervis Ali' im, kanin na-haka dökme El ne derse desin, sen ana bakma Sah yürümedikçe postundan çikma On iki imamlar kurbaniyiz biz ..................... Mahlasi Dervis Ali'ye ait türküler : Ala Gözlü Nazli Pirim Ala Gözlü Nazli Pirim Gönül Senin Pervendedir Ben Severim Sen Kaçarsin Iman Senin Nerendedir Sultanim Ali Lokmanim Ali Rehberim Ali Yetis Ya Ali Dervis Alim Der Övdügüm Askin Hayalin Kurdugum Suç Benim Degil Sevdigim Sana Meyil Verendedir
.......................
Gönül Gel Seninle Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim, Araya Kimseyi Alma Sevgilim. Ya Benim Kimim Var Kime Yalvarayim, Kaldir Kalbindeki Karayi Gönül. Solmazsa Dünyada Güzeller Solmaz, Bu Dünya Fanidir Kimseye Kalmaz. Yalan Dolan Ile Sofuluk Olmaz, Mümin Olan Bekler Sirayi Gönül. Dervis Ali’m Ögüt Verir Özüne, Gönül Lütfeyledi Geldi Sözüne. Azrail Konarsa Gögsün Düzüne, O Zaman Görürsün Karayi Gönül. .................... Nefes Harceyleme Nefes harceyleme salma araya Bir özün bilmeze bildiremezsin Müsteri olmadan gelip geçene Gel al demeyinen aldıramazsın Ne güzel kapıdır görünen kapı Ordan gelir geçer kulların hepi Yüzbin emek çeksen yapılmaz yapi Kumdan duvar örme kaldıramazsın Dervis Alim derki koyman hayini Herkes begenmistir kendi huyunu Dibi delik kaba hakkin suyunu Taşıyıp yorulma dolduramazsın ............İndik devah ettik Koçu Babayı,Bugün yaylımdadır geliyor koçlar.Mübarek cemale seyran eyledik,Bugün yaylımdadır geliyor koçlar.
...............................
GELDİM ŞU ALEMİ ISLAH EDEYİM
BUDALA (AŞIK BUDALA)1900-2000 SİVAS DİVRİĞİ- ŞAHİN KÖYÜ
19. yüzyılda yaşamıştır. Sivas'ın Divriği ilçesi Şahin köyünde doğduğu tahmin ediliyor. Asıl adı İsmail’dir. Şiirlerinde "Budala"yahut "Budala İsmail" mahlaslarını kullanmıştır. Âşık Budala’nın, hakkında bilinenler çok azdır. Genellikle Bektaşi itikadını dile getiren şiirler söylemiştir. Şahin köyü, folkloru, âşıkları ve kendine has ezgileriyle şöhret bulmuş olan Çamşıhı yöresi köylerinden birisidir. Bunun yanında sosyal konulu şiirleri de vardır. İtikada bağlı terimlerin dışında dili sadedir. Şiirleri muhteva yönü ile oldukça kapsamlıdır. Çamşıhı yöresinde iyi saz çaldığı kulaktan kulağa aktarılmaktadır.
3 no’lu cönk: 19x26 boyutunda olup 29 yapraktır. Sayfaları lekelidir. 20. yüzyılın başlarında Divriği’de tutulmuştur. Başından sonuna kadar aynı yazı ile yazılmıştır. İçinde 26 âşığın 64 şiiri bulunmaktadır. Şiirlerine yer verilen başlıca âşıklar şunlardır. Ahi Ali, Ali Dede, Balım Sultan, Budala, Cafer Abdal, Deli Şükrü, Dertli, Derviş Ali, Derviş, Hüseyin, Geda Müslim, Hatayi, Herdemi, Hüseyin, İbrahim, Kaygusuz, Kemter, Kul Himmet, Pir Sultan Abdal, Pir Sultan, Rahmi, Recep Dede, Sefil, Seyyid, Şah Hatayi, Teslim Abdal, Veli Dede,
4 no’lu cönk: Cöngün aslı Kangal’ın Karanlık köyündeki Ali Ekber Öztürk’tedir. Boyutları; 16x20 cm. boyutlarında olup Yaprak sayısı: 29’dur. R.1331 (M.1915) yılında Kangal’ın Karanlık köyünde yazılmıştır. Cönkte 26 şaire ait 58 şiir bulunmaktadır. Şiirlerine yer verilen başlıca âşıklar şunlardır. Budala, Deli Boran, Fedai, Feyzi, Fuzuli, Hasreti, Hatayi, Hulki, İrfani, Kemteri, Kul Himmet, Muradi, Mehemmed, Nesimi, Noksani, Pehlül Divane, Pir Sultan Abdal, Sadık, Sefil Kul Himmet, Sefil Mehmet, Şi’ri, Veli, Virani, Visali.
6 no’lu cönk: Cöngün aslı, Divriği’nin Höbek köyünde bulunmaktadır. Cönk, 10x20 cm. boyutlarında ve 18 yapraktır. Divriği yöresinde yazıldığını tahmin etmekteyiz. Yazılış tarihi, R. 1290 ( M. 1875)’tir. İçinde 22 âşığın 38 deyişi bulunmaktadır. Âşıkların başlıcası şunlardır. Abdal Pir Sultan, Âşıki, Dedemoğlu, Dertli, Derviş Ali, Gevheri, Hatayi, Hasreti, İsmail, Kemter Himmet, Kul Himmet, Kul Sevindik, Nesimi, Niyazi Mısri, Öksüz, Seyyit Seyfi (Nizamoğlu), Türabi, Virani.
7 no’lu cönk: İlk ve son sayfaları eksik olan bu cönk tahminimize göre 19. yüzyılın ortalarında tutulmuştur. Aslı, Divriği’nin Karakale köyündeki Hüseyin Demirteş’tadır. Cönk, 14.5x21.5 cm. boyutlarında ve toplam 123 yapraktır. İçinde 40 şairin 140 şiirine yer verilmiştir. Bu şairlerin başlıcası alfabetik sıra ile şöyledir: Asri, Arif, Âşık Umman, Budala, Cafer, Cefai, Derviş Ali, Dertli, Dedemoğlu, Deli Boran, Fedai, Feryadi, Gedai, Gevheri, Gulami, Hasreti, Hatayi, Hüseyin, İsmail, Kul Himmet, Kul Himmet Üstadım, Kul İsmail, Kul Sevindik, Mirati, Nesimi, Noksani, Pir Sultan Abdal, Sadık, Sefil Ahmet, Sefil Ali, Sefil Edna, Sıtkı, Sırrı, Şem’i, Şi’ri, Teslim Abdal, Veli, Virani, Visali.
9 no’lu cönk: R. 1320 (M. 1904) yılında Tokat’ın Abdülfettah mahallesinde oturan Deli Mehmetoğulları’ndan Mustafa oğlu Hasan Emiri Efendi tarafından tutulmuş, daha sonra Divriği’nin Höbek köyünden Yakup Aslan 11x16 cm. boyutlarındaki 135 yapraklı bir deftere aktarılmıştır. Defterde 51 şaire ait 120 şiir bulunmaktadır. Şairlerin başlıcası şunlardır. Abdal Abdal Dede, Ali, Asri, Âşıki, Azizi, Budala, Dedemoğlu, Deli Boran, Deruni, Dertli Kâzım, Dertli Kerem, Derviş Ahmet, Derviş Ali, Derviş Haydar, Derviş Musa, Emrah, Fuzuli, Güdeşlioğlu, Hasan, Hatayi, Hüseyin, Hüseyin Abdal, Karacaoğlan, Kaygusuz, Kul Himmet, Kul Himmet Üstadım, Kul Hüseyin, Kul Yusuf, Mesruri, Mirati, Nesimi, Nihani, Nutki, Öksüz Kul Himmet, Pir Sultan Abdal, Sadık, Sefil Türabi, Seyyit, Sefil Ahmet, Sefil Ali, Sefil Hasan, Sefil Kul Himmet, Sefil Mehmet, Sefil Öksüz, Sırrı, Sıtkı, Sultan Muhammet, Teslim Abdal, Veli, Virani.
10. no’lu cönk: Adı geçen cönk 13x16 boyutlarında olup 108 sayfadır. Divriği yöresinde tutulmuştur ve cöngün orijinali Divriği Anzağar köylü Garip Tuncer’de bulunmaktadır. Cönkte 42 âşığa ait 87, söyleyeni bilinmeyen 10, toplan 97 şiir mevcuttur. Cönkte şiiri yer alan âşıklar şunlardır: Âşıkı, Ârifoğlu, Abdal, Budal’a ismail, Derviş Süleyman, Dertli, Dedemoğlu, Esiri, Eşrefoğlu, Fedayi, Gevheri, Hasreti, Hatayi, Hüseyni, Kusuri, Kul Sıtkı, Kul Mustafa, Kul Himmet Üstâd, Kul Fakir, Kemter, Noksani, Pir Sultan Abdal, Sultan Muhammed, Sofioğlu, Sefil Öksüz, Sefili, Sadıki, Şir’i, Türabi, Teslimoğlu, Teslim Abdal, Veli, Viran Abdal.
20 no’lu cönk: Oldukça hacimli olan bu cönk 13x20 cm. boyutlarında ve 325 yapraktır. Aslı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yardımcı’dadır. Oldukça ince ve çizgili bir kağıda yazılmıştır. İçinde 134 şairin 563 şiiri kayıtlıdır. Ayrıca 40 mahlassız şiir, Darname metni ve dualar yer almaktadır. Belirli sayfalarında bazı özel bilgiler bulunmaktadır. İlk olarak 1907 yılında yazılmaya başlanmış bu 1947-1948’e kadar devam etmiştir. Değişen yazı karakterlerinin de gösterdiği gibi üç ayrı kişinin elinden çıkmıştır.
Neme Yetmez
Bülbül oldum gülistanda şakırım Öz bağında biten gül neme yetmez Süleyman’ım kuş dilinden okurum Bana ta’lim olan dil neme yetmez Derviş oldum pir eteğin tutarım Hakk’a doğru çekilmiştir katarım Baykuş gibi garip garip öterim Issız virâneler çöl neme yetmez Aşk kitabın ele aldım yazarım Dâim Hakk’a doğru meylim nazarım Neme gerek dağ başında gezerim Ol Kerim’e giden yol neme yetmez Bu dünyanın n’olacağı ma’lumdur Bu sırrın aslına inen Ali’mdir Az yaşa çok yaşa sonu ölümdür Bana hırka ile şal neme yetmez Budala’m sırrına kimseler ermez Tevekkül malını erteye koymaz Kişi kısmetinden ziyade yemez Bana kısmet olan mal neme yetmez Aşık Budala
Yine Bir Zulumat Çöktü
Yine bir zulumat çöktü serime Hünkar Hacı Bektaş Veli gel yetiş Elim ermez yaranıma eşime Balım Sultan Kızıl Deli gel yetiş Efendimsin sana döndüm yüzümü Dermana gönderem yavru bazımı Balım Sultan ayırma körpe kuzumu Şah Kalender Balım Sultan gel yetiş Bilemedim nere gider yolumuz Kusur bizim bağladılar kolumuz ..... feta kan ağlıyor dilimiz Şah Hanım Kadıncık Dolu gel yetiş İnkar olan inkar Hakk’a kul olmaz İnsafı yok merhameti var olmaz Seyf-i sadık Ehl-i Beyt’ten yad olmaz Kerbela`da yatan şehit gel yetiş Budala İsmail umudum Balım Boğazım zincirde nic`olur halim Mürvet hey erenler gayrete gelin Yedi iklim bekçisi Ali gel yetiş Aşık Budala Şiirin bir kısmı okunamamıştır.
Cihan Heva İken
Cihan heva iken melek hulk etti Cemalinden yaktı nar geldi geçti Cebrail yarattı üstadın sordu Dehana dönüldü dur geldi geçti İcazet istedi pirini açtı Doksan bir yıl müdam havada uçtu Cebrail gözüne bir kubbe açtı Uğruna rehnüma nur geldi geçti Cebrail üstattan sabağın aldı Naz niyaz eyledi dergaha geldi Pire rahmet demek ol zaman kaldı Hünkarın sülbünden sır geldi geçti Sıçradı kuddamın basınca ferşe Elif taç başında ol arşa Feriştahlar baş indirdi Bektaş’a İnan dü cihanda bir geldi geçti Zülfikar’la talib olan Ali’ye Biat itmez Hacı Bektaş Veli’ye Tab’ii ................. Süfyan kuluya Katır şu cihanda kör geldi geçti Arif Ehl-i Beyt’e ikrar yetirdi Onların tahtına sultan oturdu Kimi şehvet ile kendin yitirdi Kimisi pinhana dir geldi geçti İsmail’in bu sözlerin alana Tekebbür emeğin vermiş talana Çar gamir şeş cihanda bilene Hünkar Hacı Bektaş pir geldi geçti Aşık Budala Elhamdülillah Şükür Gördüm Elhamdülillah şükür gördüm de bildim Rabbü`l-Alemin Hak yola geldim Errahmanirrahim`den rahmet buldum Malikiyevmüddin Ali görünür İnna atayna sure-yi Kevser`in başı Kevser dağıtmak Ali`nin işi Hasan`ın oddan yoğruldu aşı Hüseyin`in aldan tonu görünür İmam Zeynel de zindanda durdu Hel eta suresi dilinde virdi Nasrun minallah Bakır`a erdi Ve feth-i karib Ca`fer yolu görünür Elem neşrahleke Yasin Kef Ha Musa-yı Kâzım da çok çekdi cefa Irıza`yı sevmek mü`mine safa Muhabbetin doğru yolu görünür Ve’ş-şemsi Muhammed Taki`de gördüm Ve aleyke Naki`ye erdim ayet-i Hak bildim Can u gönülden ikrarım verdim Kırklar meydanının zarı görünür Elif-la dedim de bu dara durdum Askeri Mehdi`ye yüzümü sürdüm Budala İsmail`in darını gördüm Hakk`ın bin bir ismi Ali görünür Aşık Budala
Elime Aldım Kalemi
Elime aldım kalemi Seyrettim cümle alemi Arifler seçer kelamı Güher incilmez incilmez Dünya tebdil düzen olmuş İkrarından bezen olmuş Her talip bir hezan olmuş Yunsan incelmez incelmez Bu yollarda olmaz yalan İmanını verme talan Yorulup da yolda kalan Hergiz dincelmez dincelmez Budala’yım der ki bilin Dinleyin sesin bülbülün Vakti geçince bir gülün Solar goncalmaz goncalmaz Aşık Budala
Haziret-i Hızır Selam Göndermiş
Haziret-i Hızır selam göndermiş Oturduğu postu pak etsin deyu Muhammed kandilden indi buyurdu Yediği lokmayı hak etsin deyu Giyinip yediği meydanla erle Yolu doğru tut da erkanı birle Kimi talip olmuş kimisi pirle Onu birbirine kat etsin deyu Katardan ayrılmış bir devesi var Cemde kabul olmuş bir duası var Bin katar devede bir devesi var Anı ileriye çek etsin deyu Kurbanlık koyunu sürüden seçme Aç otur keçinin sütünü içme Direksiz köprüyü uğrayıp geçme Onun temeli yok yık etsin deyu Bir kişi rehbere gidemez ise Rehberin buyruğun tutamaz ise Hakk cem`ine meyil katamaz ise Yükü saman çaya dök etsin deyu Budala`m der cehennemin ateşi Rehbere bağlıdır talibin başı Müdarayla yola gitse bir kişi Yeri cehennemdir dık etsin deyu Aşık Budala Kara (Seherde Uğradım) Seherde uğradım ben bir güzele Güzel dedim zülüflerin ne kara Korkarım ki ela gözler göz ala Gözler sürmeli kaşların ne kara İsmi çıkıp âlemlerde öğüle Dudu kumru haber vermiştir güle Seher davlumbazı her dem döğüle Zülüf çevgan yanakların ne kara ** (Eksik) İki gözüm doldu kanlı yaş ile Dostum kumaşın uydurmuş yeşile Ne aldır ol ne kırmızı ne kara Ne ziba yaratmış Yaradan Gani Sel oldu aktı gözlerimin kanı Gel bana rahmeyle mürüveet kani Ben söylerim ne ak söyler ne kara Budala’m der neylerim ben malı Sohbet ile bulmuşum bu kemali Mahbup derler gösterem gül cemali Ne yağmura ne güneşe ne kara Aşık Budala
** işaretli bölüm, el yazmalarında okunamamış.
Yüğrük Olur Gönül Kuşu
Yüğrük olur gönül kuşu Evliya söyletir taşı İrfanını bilen kişi İrfanda niyaz eylesin Ali yoludur yolumuz Hakk’a malumdur halimiz Daim irfanda dilimiz İrfanda niyaz eylesin Âlâ gözlü arap atlar Ahdi bütün koç yiğitler Yeryüzünde biten otlar İrfanda niyaz eylesin Hacc’a giden can hacılar Görmesin ağrı acılar Yol oğlu müslim bacılar İrfanda niyaz eylesin Der Budala’m dünya fani Veren alır birgün canı Kusura kalmasın Ali İrfanda niyaz eylesin Der Budala’m oldu tamam İşte geldi sahip zaman Şeyh safiyan Oniki İmam İrfanda niyaz eylesin Aşık Budala
Kömür Gözlüm (Gideyim)
Kömür gözlüm bana dertlerin çokturÇık bir yol salın ki andan gideyim Hayli demdir seni gördüğüm yoktur Çık bir yol salın ki andan gideyim Çıkıp çıkıp bu yolları bağlama Ciğerciğim aşk oduna dağlama Gidi kömür gözlüm beni eğleme Çık bir yol salın ki andan gideyim Gideceğim yollar kıştır borandır Gidiyorum geleceğim gümandır Yardan ayrılmışım hayli zamandır Çık bir yol salın ki andan gideyim Gideceğim yollar yollu yokuşlu Ak gerdana çifte benler nakışlı Üsküfün eğdirmiş şahin bakışlı Çık bir yol salın ki andan gideyim Budala`m da eydür ömrümün varı Canımın cananı gözümün nuru Ben gidenden sonra var salın yarı Çık bir yol salın ki andan gideyim Aşık Budala
AŞIK TALİBİ
1900- ŞARKIŞLA/SİVAS
Talibi, 1900 yılında Şarkışla'nın Tonus (Altınyayla) köyünde doğdu. Babasının adı Mustafa, annesinin adı ise Meryem'dir. Çocukluğu çobanlık yapmakla geçen şair, 14 yaşında iken bir rüya sonucu şiir söylemeye başlamıştır. "Talibi" mahlasını ise sevdiği Keklik Emine'ye talip olup ona ulaşamaması nedeniyle almıştır. Keklik Emine'ye ulaşamaması hayatını hazin bir şekilde etkilemiştir. Talebî'nin Keklik Emine için yazdığı şiirler halk şiirinin en güzel örnekleri arasında yer almaktadır. Keklik Emine'ye olan tutkusundan dolayı alay konusu olmuş ve Sivas'tan ayrılmıştır. Sürekli dolaşan şair, Evliya Çelebi'yi rüyasında görmüş ve sürekli dolaşmak için ondan icazet almıştır.Talibinin şiirlerindeki hakim tema milli duygudur. Bunun yanında aşk ve yurt konularına da yer vermiştir. Onun şiirleri de yaşayışı gibi derbeder bir söyleyişe sahiptir. Övgüleri ve taşlamaları bir yana bırakılırsa gençliğinde yazdığı şiirler arasında hayli başarılı olanları vardır. Kişiliğinde ise Türk köy insanının en güzel davranışları toplanmış.1976 yılında Ankara'da ölen Talibi Coşkun'un basılmış eserleri şunlardır: Talibi Coşkun ve Keklik Emine, Büyük Ölüm Acısı (Atatürk'ün ölümü üzerine ağıt), Zelzele Seylâp Destanı, Ankara Destanı, Trakya Destanı, Seher Yeli Gibi, Dolaştı Dünyayı Aldı Diline, Çukurova Sesleniyor, Trabzon'da Coşan Gönül, Felek Yaresi, İnkılâp Sesi, Erciyes Yaylası ve Kıbrıs Destanı. AŞIK ALİ İZZET ÖZKAN1902-1981 Höyük-Şarkışla
Şarkışla’nın Höyük Köyünde 1902 yılında doğmuş. Babası Musa ve annesi Kamer’dir. Dedesi Palabıyık Mustafa ile annesinin akrabası İğdecikli Aşık Veli, tanınmış aşıklar arasındadır. Höyük çevresi aşıklarla doludur. Aşık Sabri, Aşık Ali yakın komşularıdır. Kılıçcı köyünden Agahi, Sarıkaya köyünden Aşık Hüseyin Gürsoy, Kale köyünden Aşık Kemter Baba, Sivralan köyünden Aşık Veysel, Kümbet köyünden Suzi, Hardal köyünden Aşık Hüseyin, Ortaköylü Hulusi, Höyükten Sabri, Saraç köyünden Haydari, Tuzla köyünden Şevki, Beyyurdu köyünden Ali, Yalıncak köyünden Aşık Resul ile arkadaşlık ve dostluklar kurmuştur. Hacıbektaş'ı ziyaret etmiş ve oradaki hizmetlerinden kendisine İzzeti adı verilmiştir. İlk şiirleri 1931 yılında tutulan defterde kayıtlıdır. Ancak kendisi 12 yaşında şiir yazmaya başladığını söylemiştir. 1940 yılından itibaren daha sıklıkla şehirleri gezmeye ve konserler vermeye başlar. Nihayet 1981 yılında hakkın rahmetine kavuşur.
TANRIYAHaşa hikmetine karışmam amma,Aşıkınım duramıyom görünce.Senin işin var mı bu ne muamma,Günah m’olur hata m’olur sorunca.Gizli sırrı ayıpları görürsün,Mekanın yok imiş nerde durursun,Gönlün olduğuna bol bol verirsin,Bir cömert ganisin gönlün olunca.Sesin duyun deniz coşar bulanır,Yüzün gören dağlar yanar küllenir,Deryan mı çoğalır neren bollanır,Şu gözümün yaşın yere dökünce.Sağ yüzün gündüzdür yakar lambayı,Sol yüzün gecedir ışıtır ayı,Şimden sonra kınamayın kimseyi,Sen gibi büyükler hatır yıkınca.Harun karun ettin kimini Tanrı,Kimini aç susuz koydun ahiri,Ben cömerdim deyi öğünme bari,Al’İzzet kuluna böyle bakınca.............AMAN ALLAHIMAman Allah şaşılacak işin var,Bu gökler ne, bu yerler ne, bu hal ne.Yazın var güzün var karın kışın var,Bu afat ne, bu yağmur ne, bu sel ne.İsa ta yanına varmak istedi,Musa cemalini görmek istedi,Alçak Nemrut seni vurmak istedi,Bu şeytan ne, bu fitne ne, bu kul ne.Korkutursun cehennemden kulları,Sen gösterdin doğru eğri yolları,Yıkarsın yaparsın sen bu illeri,Bu şimşek ne, bu hışım ne, bu yel ne.Kulun ne suçu var emreden sensin,Her işi yap deyip seyreden sensin,Yine bu şerleri hayreden sensin,Bu ağu ne, bu zehir ne, bu bal ne.Şu gökleri Amerika yapmadı,Şu yerleri Urusuya yapmadı,Al’İzzet’i hiçbir üstat yapmadı,Yapan sensin, yıkan sensin, bu el ne.............AÇLIK DESTANIBin dokuz yüz kırk ikinin yılında,Nice tüccar, nice zengin aç kaldı,Mal kalmadı ireşberin elinde,Tükendi samanlar hayvan aç kaldı.Çiftler sürülmedi koşumsuzluktan,Tarlalar boş kaldı tohumsuzluktan,Çok atlar tay attı bakımsızlıktan,Arpa yoktur has küheylan aç kaldı.Köpekler uludu yalım yok diye,Gitmedi davara halim yok diye,Aşiret ağladı malım yok diye,Göçmedi yaylaya Türkmen aç kaldı.Ak bez bulamadık şal palaz giydik,Kefensiz çok ölü mezara koyduk,Un bulgur yok mısır kulağı yedik,Çoluk çocuk sabi sıbyan aç kaldı.Işıklar karardı, gazlar tükendi,Kabadayı köy ağaları utandı,Aş ekmek yok süslü odalar kapandı,Hanedana gelen mihman aç kaldı.Dilenciler odalardan kesildi,Un çuvalı seklemlere basıldı,Düğün bayram bir köşeye kısıldı,Köy ağaları sağdıçlar gelin aç kaldı.Ekmek İsa oldu göğe çekildi,Nice nazlı kızlar otlar yayıldı,Yolcular yoruldu düştü bayıldı,Kesildi dermanlar insan aç kaldı.Camuzlar ma dedi baktı samana,Öküzler inekler meledi dana,Başka zaman değil hele bu sene,Aşık Ali İzzet Özkan aç kaldı........BALIK SENİN GÖL SENİNYa Rab makamında gözüm yok,Gökler senin yerler senin il senin,Haşa senin birliğinde sözüm yok,Dünya senin ahret senin hal senin.Bu alemi ben değil sen yarattın,Bazı var eyledin, bazı yok ettin,Yunus Nebi’yi de sen suya attın,Derya senin balık senin göl senin.Hikmetinden asla sual sorulmaz,Derin bir muamma akıl erilmez,İsmin çoktur amma, cismin görülmez,Gösteren sen gören sensin yol senin.Her nereye baksam seni görüyom,Sen’arıyom seni senden soruyom,Ben bir kiracıyım handa duruyom,Tapu senin tarla senin mal senin.Gafur ismin varikene ya Hüda,Kim var, kime gidem senden dah’öte,Çık mülkümden dersen Ali İzzet’e,Yalvarırım günah benim kul senin..........BELLİ DEĞİLMillet kan uykuda yurtta soygun var,Hırsız belli değil, iz belli değil.Her tarafta oylum oylum yangın var,Ateş belli değil, köz belli değil.Sağlar can veriyor, ölüler vergi,Aslanlar şal giydi, tilkiler kürkü,Her şey pahalandı geçim ne zor ki,Çarşı belli değil, bez belli değil.Sudan ucuz bizden fakir hızan yok,Gömlek yok, kefen yok, mezar kazan yok,Hortladı istibdat tat yok, düzen yok,Şeker belli değil, tuz belli değil.İstedik ki şeker ine elliye,Gittikçe artmakta fiat belli ya,Karanlıkta kaldık, Allah kolluya,Mazot belli değil, gaz belli değil.Yine eski şamar, yine eski el,Eksik değil yüzümüzden çal ha çal,Kıyamet mi koptu ya Rab bu ne hal,Afat belli değil, yaz belli değil.Oy dilencileri köy köy geziyor,Asılsız fasılsız vaadler yazıyor,Varlık deryasında yokluk yüzüyor,Çoklar belli değil, az belli değil.Ardıçlar kad’oldu çamlar da müftü,Gaz yok, tuz yok, bez yok geçim ne zor ki,Gücü gücü yeten’oldu İzzeti,Ağız belli değil, söz belli değil........AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU’NAVeysel’sin visale ereyim diye,Sen alimsin ustam irfana geldim.Kevser ırmağını göreyim diye,Bir kuru çeşmeyim ummana geldim.Sen bir Süleyman’sın ben bir karınca,Bayram eder dostlar dosta varınca,Selavat getirdim yüzün görünce,Küfrü terkeyledim imana geldim.Aşıklar Sultanı ayan beyansın,Görmez derler ama gören duyansın,Mansur gibi kanlı gömlek giyersin,Enelhak bazarı meydana geldim.Allah zati severse bir insanı,Mülke malik eder yükselir şanı,Sazın sözün hayran etti cihanı,Muhabbet bülbülü gülşana geldim.İzzeti’yim ziyaretim kabul et,Mürşidi kamilsin müşkülüm hallet,Arafat dağısın lokmam kabul et,Koç gibi kapına kurbana geldim........ALLAH GİZLİ DEĞİLCenazeme imam oldu nazarım,Öldüren de benim, ölen de benim.Mezarımı eliminen ben kazdım,Ağlayan da benim, gülen de benim.Allah gizli değil, sana benziyor,Canı, katı, teni, bana benziyor,Gah doğar, gah batar güne benziyor,Gidenler de benim, kalan da benim.Mansur Allah benim dedi yüzüldü,Meydanda taşlandı cismi ezildi,Şanımıza yüzdört kitap yazıldı,Bildiren de benim, bilen de benim.Al’İzzet’i bir Al’İzzet arıyor,Al’İzzet’ten Al’İzzet’i soruyor,Allah benim desem Allah görüyor,Gerçekler de benim, yalan da benim.........SELAM GETİRDİMAdem’den Havva’ya selam getirdim,Habil Kabil oldum al kan göründüm.Hak emretti melekleri okuttum,Şerre memur oldum şeytan göründüm.Nuh ile bir olduk bir gemi çattık,Her cins mahluk aldık içeri attık,Bir zaman balığın karnında yattık,Hikmet deryas’oldum umman göründüm.Süleyman’a Belkis oldum sevildim,Allahgilin dergahından kovuldum,İsa oldum çarmıhlara gerildim,Asmana kaçtım Yuhan göründüm.Halil ile bir evyaptık Allaha,Halkı secd’ettirdik o Beytullaha,İsmail’e imdat geldik vallaha,Arafat dağında kurban göründüm.Üç yüz yıl uyuduk mağrada nihan,Kıtmir’i kapıya bekçi ettik heman,Muhammed Ali’nin geldiği zaman,Hizmet kapısında Selman göründüm.Çok geldim gittim zaman içinde,Çok kalıp eskittim cihan içinde,Çok şekile girdim devran içinde,Bugün de Al’İzzet Özkan göründüm.........SEVDİM SEVİLDİMAllah’a komş’oldum sevdim sevildim,Kafir iken ben Müslüman olmadan,Kilisede papaz idim kovuldum,Kur’an yazılmadan, ilan olmadan.İncil okur idim, puta tapardım,Dülger idim Lat ü Menat yapardım,Günde üç beş tane tanrı satardım,Küfür pazarında iman olmadan.Hidayet erişti isbat eyledik,Şahadet eyledik sücut eyledik,Hakteala bir dedik inat eyledik,Allahgilden emir ferman olmadan.Ölüm bize düğün bayram yol olur,Dostlar ile zehir yesem bal olur,Çok müşküller mürşit ile hallolur,Adam insan olmaz irfan olmadan.Çirkin imiş ahretteki kolcular,Haber verdi bize gelen elçiler,Veliler nebiler ulu yolcular,Gitmez Al’İzzet’e mihman olmadan.......KÖR ŞEYTANA UYDUArzuhalim iyi oku Sübhan’ım,Eşkiyalar yurdu oldu yurdumuz.Tilki kovdu ülkesinden aslanım,Kedi oldu aslanımız kurdumuz.Canavarı çoban ettik sürüye,Hallerimiz yaman Allah koruya,Anca Eyüp dayanır bu yaraya,Lokman gelse çaresizdir derdimiz.Bozul alemin düzeni tadı,Şahanın payını kargalar yedi,Zulumun adını hürriyet koydu,İdam oldu yiğidimiz merdimiz.Ölenler kurtuldu eyvah sağlara,Şer yağmuru yağdı bu yıl dağlara,Hırsızları bekçi ettik bağlara,Yaman oldu hallerimiz partimiz.Köylü can veriyor, şehirli hasta,Her evde bir ölü var gibi yasta,Türkler Müslümanlar demir kafeste,Kör şeytana uydu yiğit ordumuz......VERMEZ PARASIZOğlun kızın bacın avradın karın,Eline bir tas su vermez parasız.Hem eşin hem dostun sevgili yarin,Eğlenip yanına durmaz parasız.Bir zengin hast’olsa çok hekim gelir,Avrupa’dan yarasına em gelir,Bir fakirin ölüsüne kim gelir,Hoca bile elin vurmaz parasız.Bir arzuhal yazsan makama varsan,Ağlasan derdini devanı sorsan,Ağır hasta olsan hekime varsan,Yarene bir ilaç sürmez parasız.Yandı adaletin evi köşesi,Şimdi ürüşvetin işler şişesi,Hacısı hocası beyi paşası,Allah için bir iş görmez parasız.[145]
........
EVIMIZ KABE
Ta anadan dogma meroglu merdim Kahpe kari gibi baci degilim Korkmayiz tilkiden kurdoglu kurdum Kapi kapi gezen böcü degilim Kitmir gibi Yediler`e yar oldum Hü dost dedik bir magraya sir oldum Ismail`i kurban ettim nur oldum Koyun aslindanim keçi degilim. Ne seytan taslariz ne eli(?) derim Ne helalzadeyim ne haram yerim Koyu Bektasiyim Ali`ye yarim Allah sahit ben yalanci degilim. Gerçek erenleriz yolda çokluguz sehit torunuyuz gazi ogluyuz, Ehl-i Beyt`in partisine bagliyiz Bal serbeti olduk aci degilim. Al`izzet canimiz canana caba Sefaat memuru Hak Al-i Aba Gönlümüz Beytullah evimiz Kabe Mekke`yi dolasan haci degilim. Kaynak: Ali İzzet Özkan ; Bütün Şiirleri,
ZARALI HALİL SÖYLER (İNCE HALİL)
(1906-1964)
Türk Halk Müziğinin güçlü seslerinden biri olan Zaralı Halil, 1906 yılında Sivas'ın Zara ilçesinde doğdu. Asıl adı Halil Çataltepe'dir. Ancak zamanın kaymakamının ısrarı üzerine Çataltepe olan soyadını "SÖYLER" e çevirmiştir.
Zaralı Halil, ailenin 3. Çocuğudur. Kendisinden büyük iki ablası vardır. Halil doğunca erkek evlatlarının olduğu düşüncesiyle ailesi çok sevinmiştir.
Zaralı Halil zayıf bünyeli bir çocuktu, çabuk hastalanan, nazik bir bünyesi vardı. Annesi Gülsüm Hanım onun sağlıklı olması için her türlü çabayı harcıyor, "inşallah bu incik ölmez" diye dua ediyordu.
Öksüz kalan Halil, bir daha rahat yüzü görmez. Babası Halil İbrahim de kayalardan balyozla taş kırmaya çalışırken taş yığınlarının altında kalarak sakatlanır. İki yıl tedavi görürse de sonunda o da hayata gözlerini yumar.
Annesiz ve babasız kalan Halil, Sivas Yetiştirme Yurduna yerleştirilir. Halil yurda yerleşmekle yepyeni bir hayata başlar. Dayanışmayı, paylaşmayı, grupla bir arada yaşamayı öğrenir.
Dört yıl kaldığı yurtta saz çalmayı öğrenir. Sanatçı kişiliği ortaya çıkar. Zara'ya geldiğinde Zaralılar onu yalnız bırakmazlar, hemşerilerine kucak açarlar, bağırlarına basarlar.
Saz çalmayı gittikçe geliştiren Halil, sesinin de güzelliği ile sıra gecelerinin, düğünlerin, eğlence merkezlerinin aranılan insanı olur. Annesi ona hep "incik" derdi. Bu incik halk arasında, kişiliğine de uygun olarak "ince"ye dönüştü. Artık adı Sivas'ta "İnce Halil" olmuştu. Herkes ondan "İnce Halil" diye bahsediyordu.
İl dışında ise adı Zaralı Halil'di. O yıllarda herkes doğru yer ile anılırdı. Diyarbakırlı Celal, Malatyalı Fahri, Divrikli Nuri Üstünses gibi...
Sırtı kamburdu Halil'in. Hatta o sıralar Sivas'ta Halil'in sesinden güzelliği ve gürlüğü sırtındaki kamburundan geliyor derlerdi.
Halil şöhretini pekiştirmek üzereyken bu sefer de askere alınır. Askerde de kendisini gösterir. Orada düzenlenen her eğlenceye şair olarak çıkar. Ama Halil hastadır. İçkiye düşkünlüğü vücudunu iyice yıpratmıştır. Gördüğü tedaviler onu iyileştirmez. Hastalık raporu alarak memleketi Zara'ya döner. Askerliğini de zar zor raporla, izinli bitirir. Önce Suşehri, Sivas, Erzurum gibi yerlerde kendini göstermeye başlar. Gittiği her yerde büyük ilgi görür, sesi çok beğenilir.
Artık büyük şehirlere açılma zamanının geldiğini düşünür. Kendisini çok seven ve beğenen manifaturacı Şükrü Efendi onun elinden tutup İstanbul'a götürür. Bir p lak şirketiyle anlaşır. Plak şirketi plak doldurduktan sonra vaat ettiği parayı vermez, mahkemelik olurlar. Ancak Halil'in doldurduğu plak büyük ilgi görür, Plakları yok satar. Şöhreti tüm ülkeye yayılır. Artık Halil plakçıların değil, plakçılar onun peşindedir. Eğlence dünyası onu Diyarbakırlı Celal ile Erzincanlı Şeref'le birlikte anmaya başlarlar. O günkü sanat dünyasının önde gelen isimlerinden Zehra Bilir, Muzaffer Akgün, Nurettin Dadaloğlu gibi dev sanatçılar Zaralı Halil'i grupları içine alıp yurt turnesine çıkarlar.
Şöhreti arttıkça Zaralı Halil'in içkiye düşkünlüğü de artar. Evini, ailesini, çocuklarını aramaz olur. Yedi yıl memleketine uğramaz. Ailesi ona hasret kalır. Sağlığı iyice bozulan Halil, sonunda yalnızlığa ve bekarlığa dayanamaz, memleketine döner. Ama hastalığı ilerlemiştir. Hiçbir tedavi onu iyileştirmez. Sonunda 15.01.1964 tarihinde Zara''a hayata gözlerini kapar.
Zaralı Halil'in yoğun bir duygu dünyası vardır. Merttir. Dostluklara büyük önem verir. Başkalarının sevinç ve acılarını paylaşmasını bilir. Zaralı Halil, hem o devrin büyük sanatçılarından ilham almış, hem de Sivaslı sanatçılardan Hafız Halid Efendi, Feryadi, Hafiz Hakkı Bey, Divrikli Nuri Üstünses'le meşk ederek onlardan etkilenmiştir. Plaklarını okurken de kendisine o devrin en ünlü sanatçıları eşlik etmiştir.
Zaralı Halil'in TRT repertuarlarında sekiz türküsü bulunmaktadır. Bu türkülerin hepsi de merhum Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiş ve notaya alınmıştır. Ancak sanatçının bir çok türküsü de başka isimlerde başka yörelere mal edilmiştir. "Bu gün de günlerden cumadır Cuma" türküsü Binali Selman kaynak gösterilerek Bayrut yöresine, " Ey hamame bu hamama güzellerden kim gelir" isimli türküsü, Aşık Davut suları kaynak gösterilerek Erzincan yöresine mal edilmiştir. "Göç göç oldu göçler yola dizildi" türküsü ise Mükerrem Kemertaş kaynak gösterilerek Erzurum'a mal edilmiştir.
KARLI DAĞLAR KARANLIĞIN BASTI MI?
Karlı dağlar karanlığın bastı mı?
Kahpe felek ayrılığın vakti mi? Karlı dağlar ne olur ne olur Asker ağam gelse yaralarım ey olur.
Bir bulut kaynıyor Sivas elinde
Ucu telli mektup geldi yarimden Karlı dağlar ne olur ne olur Asker ağam gelse yaralarım ey olur
Allah şu askere ömürler vere
Tezkeresin alıp geriye döne Karlı dağlar ne olur ne olur Asker ağam gelse yaralarım ey olur. Aşık Hüseyin Sivas, Şarkışla ilçesi Ağacakışla bucağına bağlı Kürtaraposman köyünde 1907 de dünyaya geldi. Babası Kara İsmail'dir. Köyde hocadan okuma yazmayı öğrenmiştir. Genç yaşta aşık olduğu Alakilise köyünden Şehriban'ı görmek için sık sık bu köye bütün tehlikeleri göze alarak gider. Bir kış günü gene Alakilise'ye giderken derede kurtlar önünü çevirir, bağırtısına yetişen çobanlar tarafından kurtarılır ve Hüseyinde şu demeyi söyler: [171]Gidin kurtlar gidin beni yemeyin, Siz de mi düştünüz peşime benim. Beni nazlı yare hasret komayın, Neden kar atarsız başıma benim.Beş kurt beni çevirdiniz buradan, Bir zerre hak iken bizi vareden, Aç kurdun kısmetin veren yaradan, Biraz uzak gedin taşıma benim.Ahımda zarımda titirer yerler, Cana kıymaz derler er oğlu erler, Aşıkı yollarda kurt yemiş derler, Kem haberim gider eşime benim.Şu alemde şöhretimi şanımı, Çoban duydu geldi benim ünümü, Dökmen kar içine kızıl kanımı, Nola girmeyeydi düşüme benim.Gidin kurtlar gidin yolum bağlatman, Ciğerciğim ateşlere dağlatman, Yeter Aşık Hüseyin'i ağlatman, Bakın gözden akan yaşıma benim. .................... KAYNAK: OYAT, Fazıl; 20 HALK ŞAİRİ, İstanbul Ülkü Basımevi 1948, s.40 1909 yılında Elazığ'ın Keban ilçesine bağlı Nimri (şimdiki adıyla Pınarlar) köyünde doğdu. Mahlasını köyünün eski adından almıştır. 12 yasındayken baba ve annesini yitirdi. Kardeşleriyle birlikte yetim ve öksüz kaldı. 1925 yılında İstanbul'da yasamakta olan uzak bir akrabası Nimri Dede'nin yetimliğine acır ve kendisini İstanbul'a aldırır. Nimri Dede'yi İstanbul'daki Numune-i İrfan adli bir okulda üç yıl okutur. Ne var ki okula geç yasta başlayan Nimri Dede, yasinin büyüdüğü gerekçesiyle üç yil sonra öğrenimden uzaklaştırılır. Asık Nimri Dede'nin Hz. Mevlana'ya da bağlılığı bilinmektedir. Nimri Dede, çoksu ve cebre ozanıdır. Tasavvufta hal ehli sayılıp da şiirlerindeki kafa tutucu deyimleri hoş görülen asıklarımızdan birisidir. Tüm deyimlerini, çıkış noktası ne olursa olsun kutsal inancın sağlam temellerinde oturmakta gecikmez. Düşünce ve felsefesi Pir Sultan'ların, Kaygusuz Abdal'ların etkisini taşır. Nimri Dede 1966 yılında Konya'da düzenlenen Türkiye Asıklar Bayramlarına aralıklı olarak katıldı. (F. Halici) Saz çalmayı bilmediği için yarışmalara atışma ve şiir dalında katildi, büyük ilgi ve beğeni kazandı. Eserlerinden bazıları: İnsan Olmaya Geldim İkilik Kinini İçimden Atıp Özde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim Taht Kuralı Ariflerin Gönlüne Sözde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim Serimi Meydana Koymaya Geldim Meğerse Ask İmiş Canin Mayası Ona Mihrab Olmuş Kaşın Arası Hakkin İslediği Kudret Boyası Yüzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim Serimi Meydana Koymaya Geldim Bütün Mürşidlerin Tarif Ettiği Sadıkların Menziline Yettiği Embiyanın Evliyanın Gittiği İzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim Serimi Meydana Koymaya Geldim Ben De Bir Zamanlar Baktım Bakıldım Nice Yıllar Bir Kemende Takıldım O Aşkı Mecazla Yandım Yakıldım Közde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim Serimi Meydana Koymaya Geldim Süregeldim Ask Meyini İçerek Her Bir Akı Karasından Seçerek Varlık Dağlarını Delip Geçerek Düzde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim Serimi Meydana Koymaya Geldim Gör Ki Nimri Dede Simdi Neyleyi Gerçek Aşkı Her Gönüle Söyleyi Her Türlü Sefaya Veda Eyleyi Sazda Ben Bir İnsan Olmaya Geldim Serimi Meydana Koymaya Geldim Elveda Ben kendi kendimi bulduğum dem dem, Küllü men aleyha fena elveda. Onda hak ile hak olduğum dem dem, Çar anasır keti nuna elveda. Çok raksettim bu elvanın faslına. Simdi bütün yüzler döndü aslına, Can canan bir oldu misli misline, Artik inan, ikrar, dine elveda. Ayan oldu vahde-hu'nun esran, Habbelerde bile yoktur inkarı. Bu vech-i Hüda'nım yoksa kenan, Zaman, mekan, emr-i küne elveda. Mahlukat gafletle olunur ayan, Hak, halk ile oldu; halk kaldı nihan, Daim var göründü Hazret-i İnsan, Cehlimle gördüğüm ane elveda. Öğren Ey Dede maksud'un sensin hakikat, Bir yürümüş hakikatla şeriat. Var kendi kendine eyle muhabbet, Artik olsun nami sane elveda. Öğren Eğer tabiatın özün ararsan, Evvela var, hissi insani öğren! İdrak içinde ruh denen ceryanın, Kalbinde yaptığı devrani öğren! Hem tahlil et, mevcut olan kanını, Neresinde bulursan gör canini. Orada sarfeyle her imkanını, Canin eğlendiği mekanı öğren! Gör ne incelik var organlarında, Beyne bağlanmışlar aklin yanında, Havadis verirler tam zamanında, Ordaki nizami, erkanı öğren! Öğren O dizilmiş kemiklerini, Gör nasıl giymişler etle derini! Sen bir yana koy da bildiklerini, Nimri'den bu ilmi irfanı öğren! Eylemis Bizi her nebatin her nüvesinde, Terkibimiz Tanrı ferman eylemiş. Her birinden bir yol açıp babaya, Anada seklimi insan eylemiş. Sönmez bir ocaktır ana sevgisi, Bilmem ki, bu nasıl Tanrı vergisi? Ne zaman ki ana olsa birisi, Canini yavruya kurban eylemiş. Ana kainatın anahtarıdır, Ana her varlığın iftiharıdır. Ana bu Nimri'nin sadik yaridir, Çünkü her derdine derman eylemiş.. Geldim Atamın beline inmezden evvel, Sol kudretten terkip oldum da geldim. Ana rahminde bir tezgaha düşüp, Sureti insani buldum da geldim. Bütün azan o tezgahta dokundu, Terkip olan kudret ol kaba kondu. Tekamül müddetin dokuz ay on'du, Orda nizamatla doldum da geldim. İşte bu libasla geldim cihane, Buna konup, bundan çıktım ayana. Hoş gelsem sığmazdım hiç bu mekana, Asik Nimri'yim kul oldum da geldim. |
HAK ÂŞIKLARI - 11
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.